30 Aralık 2009 Çarşamba

SAAT TAM 24.00 da YAPILACAK ÖNEMLİ TAVSİYELER..





                          Eh,bir yılı daha geride bırakıyoruz...
                     Size yarın buralardan zırvalayamam diye bu geceden yazayım
istedim.Biliyorsunuz benim yılbaşı programım biraz yüklü,hazırlık lazım......
                    Şimdi: İsteyin istediğinizi yeni yıldan,çekinmeyin,ayıp filan olmaz, belki insaflı bir yıla denk geliriz.Ama bu isteklerinizin olabilmesi için bir takım şartlar var.Bunlardan en önemlisi,saat tam 24.00 da hemen saniye geçirmeden ,(daha önceden edinin mutlaka) eski donunuzun yerine kırmızı yepyeni bir don giymelisiniz..O arada aman ha!! Kocaya ,çocuğa,eşe dosta  yeni yıl öpücüğü vereceğim diye bu işi savsatmayın..Önce kırmızı don işini halledin,sonra bütün gece öpücük dağıtın..Hımmm sonracığıma,yine gece tam 24.00 da,sokağa,balkona,çatıya farketmez kısaca soğuk havaya çıkıp gözlerinizi gökyüzüne dikin,yıldızınızı bulun(bakın çok mühim sadece kendi yıldızınızı)bilmiyorsanız önceden internetten araştırın,neye benzediğini tesbit edin,ona bakın ve üç kere gözlerinizi kırpıştırın,dileyin dileğinizi...
                   Daha bir sürü yöntem var,ama bu ikisini bir arada yapmak çok mühim.Ben bunları hiç başaramadım.Onun için yeniyıl gelirken bana birşeyler getirmiyor..Ama bu sene kararlıyım..Başaracağım..Nasıl mı ?Kırmızı donu alıp,10 dk evvel balkona çıkacağım..saat tam 24.00 da hem don değiştireceğim,hem de yıldızımı bulacağım...Hahahaaaa..Bu yaştan sonra bana bakan olmaz,siz düşünün konu komşuyu...Biraz zor bir iş gibi gözüküyor,aman dikkat yıldızınıza göz kırparken aynı anda da don değiştirirken yanlış birşeyler yapmayın haaa.....
                   Ehh ,benden bu kadar...
                   Şaka bir yana sevdiceklerim,sizlere müthiş güzel,hayırlı,uğurlu,neşeli,paralı,sağlıklı bir yeni yıl diliyorum !!!!!


Fulya

27 Aralık 2009 Pazar

ALLAH AFFETSİN !! HIR GÜR ALIŞVERİŞ YAPTIK...

  


                         Aman tanrım,sen beni affet...Böyle bir gaflete nasıl düştüm ben de bilmiyorum...Sen bağışlayansın...Aklıma bundan böyle sahip çıkacağım...Söz !!!!
                   Şimdi bu yakarışın nedenini merak ettiniz değilmi?
Çünkü yılbaşı arifesinde hem de cuma cumartesi günü alışverişe çıkma hatasında bulundum..Herkes kendini sokaklara atmıştı...Trafik kördüğüm ,caddelerde insanlar,AVM ler deseniz mahşer yeri gibi..Sanki bedava mal dağıtıyorlar..Para yok diyorlar..Nasıl yok ya!!!Mağazalarda mal kalmamış,bunları Venüs'ten mi gelip aldılar..Sanki minicik yeşil uzaylı dostlarımız tüm ihtiyaçlarını bizim mağazalardan giderdi !! Yok ya devenin bale pabucu!!!Bal gibi bizler tükettik..
                  Herkesi anlıyorum..Yılbaşı tabii..Herkes birilerine hediye vermeye çabalıyor.Anlamadığım islami bayanların yaptığı yılbaşı alışverişi..Ne oldu da haram şeylere kendilerini  kaptırdılar,onlara göre yeni yılın tarihi bu değil,neyi kutluyorlar acaba ?Tövbe tövbe..Neyse,bunları bu sene de görmemezliğe gelelimmmm!!!!!!
                    Allah affetsin,(onun için yakarıyorum)insanlarla kavga dövüş alışveriş işimi de hallettim..
                    Ehh,artık seni bekliyorum yeni yıl,hacı bekler gibi....Umutlarım var.Lotto,şans topu,milli piyango gibi..Beraberinde bunları da getirirsin umarım.Her sene elin boş geliyorsun..Halbuki ben seni karşılayabilmek için neler yapıyorum neler...Utan da, bu gelişinde artık beni de gör bari!!!

fulya

    

26 Aralık 2009 Cumartesi

HASTAYIMMM !!!



                      Artık yaşlanıyorum...
    Eskiden hastalık nedir,yorgunluk nedir bilmezdim !!! Şimdi kendimi eşek
tepmiş gibi hissetmeye başladımmm...
On gün önce cuma ve cumartesi günleri kızlarla buluştuk,b.klu tiryakiyiz ya ,sigara uğruna ısıtmaların altında dışarıda oturduk.Veee tabikii,şifayı kaptım. O gün bu gündür eşekle haşır neşirim.
Eskiden böylemiydi canım,karda da yatardık bir halt olmazdı..Yani ''hızlı yaşa, genç öl ,cesedin yakışıklı olsun'' deyimi artık benden geçmiş.. 
 Pamuklar içinde yaşama günlerine geçmişim de haberim yokmuş..

 fulya               

11 Aralık 2009 Cuma

YILBAŞI PROGRAMI !!!!





                          Bu resmi merak ettiniz değil mi ?Ha ha haaaa !!!!
     Benim güldüğüme bakmayın...Bu çok özel bir yılbaşı programının en basit ögesi...
      Hemen anlatayım,siz de bilgilenin ve ilgilenenleri  bilgilendirin..Biraz masraflı ama olsun yaaa,hergün yılbaşı değil ki..... Geçenlerde internette gezi programlarına bakarken ,birden bire bu  Uçan Halı Servisinin ilanlarına rastladım..Attım bir mail..Bu ne diye sordum..Bana uzun uzun bir cevap yolladılar...Bir program bir program...Tabiii ki  turların bazen ne kadar üzücü şeyler yaşattıklarını bildiğimden,bu sefer görüntülü telefonumdan aradım..Karşıma bir Hintli çıktı,adamın ne dediğini anlamak mümkün olmayınca,çıkardım cebimden görüntülü tercümanımı,soktum devreye...Eh o zaman biraz anlaşmaya başladık.Neyse uzun lafın kısası,o kadar işlerinde iyiler ki,beni telefonda ikna edemeyince benden  1 saat zaman istediler..Telefonu kapadım,tercümanımı cebime soktum,arkama yaslandım,ve ''sıktı adamları,yediremediler bana bu hikayeyi''diye  düşündüm..
      1 saat sonra,balkonda bir patırdı bir gürültü..Korkuyla yerimden kalktım.Bir de ne göreyim..Hintli amca halısıyla birlikte bizim balkonda.....Ahhh !! O zaman ikna oldum işte...Hemen ayaküstü bana programımı  anlattı...Akşam 20.00 da beni balkondan  alacak,önce Viyana,Roma ,Paris semaları....Londra'da Mr.Chow'da akşam yemeği..Sonra ver elini Newyork semalar,orada yeniyıla hoşgeldin partisi..Daha sonra Tokyo,Sidney ve sabah saat00.80 bizim balkon..Haa ,bu arada sürekli havada değilsin,her şehirde şehir turu da var..Bir de tabikiii limitsiz içkiiii...Hem de Don Perignon !!!!
        Ehhh artık adama ne diyeyim..El şıkıştık,beni dolandırmasın diye bir sürü kontrat imzalattım..(bir de yılbaşı gecesi programsız kalırım filan aman haaa).Adam uçan halısına atladığı gibi gitti..
        Anlayacağınız,benim yılbaşı programım bu..Darısı başınıza.....
Kıskanmayın,sizin de olur !!!!

Hahahaaaaaaa
NOT:Bu arada yeni yılın ilk günlerinde size bu muhteşem gecemi anlatırımmm...




fulya

10 Aralık 2009 Perşembe

UNUTMAZ Kİ !!!




                           İnsanoğlunun hayatta en iyi ve en çabuk becerebildiği tek şey
  kalp kırmasıdır.Hiç düşünmeyiz...Yapıveririz olur biter..Bazen farkına bile varmayız,bazen de isteyerek oynarız o kalple...Yerden yere vurur,bundan da gizli bir haz duyarız...Bazılarımız dönüp arkasına bakmaz bile,bazılarımız içinse çok geçtir...
                    Herşeyi yerine koyabiliriz..Hatta kırıp döktüklerimizi daha iyi olarak...Bir tek o  kırmızı yamru yumru şeyi yerine koyamayız...Çünkü onun ne yenisi ne de daha güzeli vardır..
                    İnsan affeder unutur,kalp unutmaz.Hep buruk kalır,heyecanı biter, rengi solar,acısını derinden derinden belli etmese de yaşar!!!!
                     Sonrası mı ? Çoğu bunun acısını çıkarır..İşte o zaman anlarız
kalp kırmanın bedelini...Ödemek zorunda olduğumuz,yıllar sonra bile gelebilecek o ağır bedeli..
 

Çakma filozof Fulya'dan...
                        

NEREDESİNİZ ?


                    

                    Bugün ,sevgili Nilo'dan bir mail aldım....İçinde eski İstanbul'un karlı fotoğrafları vardı...
                    Aman Allahım,bir ağlama krizine girdim sormayın,durdurmaya çalıştıkça daha da arttı..
Aklıma çocukluğum,gençliğim geldi..Neye ağladığımı hala bilemiyorum.Yitip giden çoçukluğuma,gençliğime mi,yoksa İstanbul'un böyle nasıl yozlaştığına mı ?...
Biz  çocukluğumuzda ve gençliğimizde ,kışın tadına varırdık..Kar yağardı..Lapa lapa pamuk gibi..Şimdi gökyüzünden arada sırada  çamurlu bir acaip şey yağıyor..Adına da kar diyorlar..Çocuklarımız güzel karı sadece kayak merkezlerinde görüyor..
Ama biz,İstanbul'da görürdük o karı...Çıkar kardan adamlar yapardık.Yaptıklarımız öyle pıt diye erimezdi,bahçelerimizde günlerce bize, zeytin gözlerle gülerlerdi..Şimdikiler kardan adam bile yapmayı bilmiyorlar..
Biz ,Bağdat caddesinde kızaklarla kayardık...Şimdikiler dağa gitmiyorlarsa neredeyse kızağa'' bu alet, antik çağdan mı kaldı acaba'' diye bakacaklar...
         Yaaaaa...Sadece kar mı ? beni ağlatan...Yoooooo !!!!!
Biz sokaklarda oynardık, her evin bahçesinde bulunan çam ağaçlarına tırmanırdık ,biz bahçelerimizde çadırlar kurardık...Tüm Bağdat caddesinde bisikletlerimizle fink atardık .Hem de 9-10 yaşlarında...
        Daha mı beni ağlatan..Nerede  dondurmacı Süleyman amca,nerede her köşe başındaki pamuk helvacılar...Nerede ıvır zıvır oyuncak satan seyyar tezgahlar...Nerede o köşkler...Nerede ,yaz gelsin de gelsin diye dört gözle beklediğim yazlıkçı arkadaşlarımmmmmm......Nerede çam ağaçları,nerede tepesinden meyve yediğimiz meyve ağaçları...
       Nerede Bağdat caddesinin,bizi okula götürüp getiren hepsini tanıdığımız dolmuş şöförleri...Nerede club 33...Nerede Reşat club....Nerede denizin ortasında köfte yediğimiz sal..Nerede bütün gün yüzdüğümüz masmavi deniz...
        Ne oldu bunlara yaaaa....
Nerede komşularımız,nerede herkesin birbirini tanıdığı mahalleler semtler..Bunlar nereye ışınlandı?
        Yaaa,bütün bunları düşününce ben ağlamayayım da kim ağlasın..Hadi düşünün eski İstanbul'u ,ağlamazsanız bilin ki,İstanbul'lu olduğunuzdan şüphe ederim...

İstanbul'u dinliyorum,gözlerim kapalı.....
Şairin dediği gibi değil,yozlaşan İstanbul'u görmemek için gözlerimi kapatıp,sadece dinlemeyi yeğliyorum...



fulya

8 Aralık 2009 Salı

İÇİNİ GÜLDÜR


                      İçinizin gülmesi....
                  Biliyorum,şimdi bu içinizin gülmesi lafı nerden çıktı diyeceksiniz..Hani  bir laf vardır ''içimiz karardı''diye onu kim uydurduysa,bunu da şimdi ben uydurdum....Ne olur sanki ,kavga ettiğimizde,içinizi güldürseniz..olmaz mı? Bal gibi olur..Rahatladınız ya !!!Bağırdınız,çığırdınız,etekteki taşları döktünüz.Şimdi doğruyu söyleyin,içiniz gülmedi mi ?Güldü...Aşkınızdan ayrıldığınızı düşünün,ilişki düzgün olsaydı,ayrılırmıydınız hiç..Yepyeni aşklara yelken açtınız..Yine içiniz gülmedi mi? Peki ,hava kötü..Ya niye içinizi karartıyorsunuz.Gidin sinemaya veya girin sıcacık yatağınınıza pireleri uçuşturun..Böyle düşününce içiniz gülmedi mi?Güldü!!!!!
               Bu örneklerden size milyonlarca verebilirim.Çünkü iş edinmişiz içimizi karartmayı..
               Bırakın yaaa bunları..Güldürün içinizi.....Yüreğinize ,aklınıza,kısaca kendinize iyilik yapın...Hayatınızı karartmayın,kararttırmayın..
               Biliyorsunuz,bu dünyada misafiriz...Of'ların yerine Oh'lar daha hoş değil mi?

Allah allah bu gece bana ne oldu böyle?Güzin Abla ya döndüm...''Kelin merhemi olsa kendi başına sürer'' yahu....Yine sağdan sağdan esti bana...Ama bu güzel bir esme oldu değil mi?


fulya

4 Aralık 2009 Cuma

PEMBE BEBEK PERİ


                                                                       
                                                                                                                                                                                                                                                                                                          


               
                       Bugün öğlen bir peri kızı süzülüverdi evin kapısından içeri.....
       Kanatları daha minicik,şeffaf  bir tül gibi dalgalanıyordu...Etrafına toz pembe  pırıltılı bir ışık saçıyordu...Minicik suratında tatlı bir gülümseme...
       Gelen benim mutluluk perimdi,huzur perimdi...
Tüm haftanın yorgunluğu,bana o minicik elleriyle dokunması ile uçtu gitti.. Derin bakışları ile beni şöyle bir süzdü,ta içimin derinliklerine kadar baktı..
Bana sanki ''bak ben geldim,şimdi beni her kucağına aldığında,her kokladığında canına can katacağım''der gibiydi...
Bir anda evin her yanını mis gibi bir koku kapladı,insanın aklını başından alan tatlı bir koku,onun kokusu...
       Evet...Öğlen gelen peri,Zeyno'mdu...
Kaç yaşına gelirse gelsin onun için ben hep bunları hissedeceğim,o evime her geldiğinde mutluluk perim geldi diye yüreğim coşacak...Evime neşeyi ,sevgiyi katacak...bana hep hayatımın güzelliklerini hatırlatacak..

fulya                                    
                                






2 Aralık 2009 Çarşamba

ARADAKİ FARK



                         Ruh güzelliği...
            Epeydir taktım bu lafa...''Ya fiziği hiç önemli değil,ruhu güzel olsun''derler.Yok böyle bir şey ya!!! Kimsenin dönüpde ruh muh güzelliğine baktığı yok,o iş M.Ö de kaldı..
İnsanın tabiki ruhu güzel olsun,ama görünüşü de gözü okşa sa kötü mü ?Bırakın başkasının ne düşündüğünü ,kendimizden paye biçelim..Biraz yaşlanalım,aynaya bakmaya dayanamayız..''Öff kaşlar düştü,öff  yanaklar çöktü..Aman allah'ım çok kilo aldım''.Bu liste uzar da uzar..
          Her yaşta kendimizde gıcık edecek bir kusur buluruz.Amma bir de yaş iyiden iyiye alıp başını sürtmeye çıkınca,vay halimize.Oturulur gece yarısı Dr 90210  da estetik ameliyatları seyredilir,hayaller kurulur ve sonunda alırız soluğu bir estetikçide..Pamuk eller cebe...Doktor ya seni birazcık toparlar ya da b.ka benzetir.. Eğer b.ka benzetirse yedin b.ku...Telafisi yokkkk..İşin tuhafı ,aynaya baktığımızda da yediği haltı görmeyiz..Para verdik çünkü.Şeytan gibi kaşlarla,ağzımıza girecek gibi balkonlarımızla dolaşırız dururuz.Ama bu işi kıvırırsa da amaninnn,ne hoş olur değil mi..Birden bire 10 yıl geriye gitmişsin..Amaninnnn...
           Eeeee,tüm bunları düşünürken nerede kaldı ruh güzelliği...O hep ikinci planda ..Önce görsellik...Var mı aksini düşünen ? Yapmayın Allah aşkına...Ruh güzelliği,katnemliği ancak arkadaşlıkta ezer geçer..İkili ilişkilerde  güzellik Ferrari gibidir,karşındakini uçurur.....


fulya

YURDUM İLANI




                       Şaka gibi yaaa...Ne diyeyim...

EVDEKİ SAVAŞCI













                           Bizim ev haftanın bir günü kırdök Fadime'nin hışmına uğruyor valla..Bu ne biçim şeydir anlamak mümkün değil ...
Pazartesi akşamları evde sürekli bir homurdanma ve ciyaklama sesleri.. Basri homurdanır,hafif tonda minik bir küfür sallar(ne diye sorarsın,aldığın cevap herzaman hiç tir,o maç ve trafik dışında küfür etmez)çünkü bütün fişler yerinden çıkmıştır.Bende  ise ''bunu artık kovacam'' nidaları...Ama gitmez kırdök Fadime..Bizim evi savaş meydanı ilan etti..Elinde süpürge makinesi silahı ile duvarların köşelerini yok eder,her gelişinde  ilk günden beri kanının ısınmadığı storların canına okuyup,bir bir iplerini koparır,hele o tv nin kordonlarına çok kafayı taktığı için bütün onları birbirine dolaştırıp beslenme yollarını tıkar,vs vs..Anlayacağınız bizim ev onun her zaman galip geldiği bir savaş alanı...
                     Ona,her savaşın kazanılmayacağını anlatıyorum..''Biraz ara ver,ortalık sakinleşsin sonra bu harbe devam edersin'' diyorum ama nafile..Evim ile kırdök Fadime'nin arasında kendimi Barış Gücü askeri gibi hissetmeye başladım..
                     Eeeee,bu nereye kadar...Benim savaş başlayana kadar....Bu aralar bende de bir sabır bir sabır..Allah kırdök Fadime'nin sonunu hayır etsin... 


fulya