30 Kasım 2009 Pazartesi

SABAH SENDROMU






                              Bayram bitti....
                        Bu ne demek oluyorrr...Okullar açıldı..Bu ne demek oluyor...Fulya için kalk borusu 06.30 da çalıyor demekkkk. Of Of Offfff..  
                        Aman tanrım !! Bu sabah ne zor kalktım yaa.Saat  çaldı çalmasına da iki kere duymamazlıktan geldim,meret 5 dk da bir tekrara ayarlı...O 5 dk lar arası uyku ne güzel yarabbi..Uzun metrajlı rüya bile görüyorum...Neyse fırladım yataktan,bir ayağımda terlik var ama ötekini giymeyi unuttuğumu tuvalette farkına vardım.Ayol tek terlikle olurmu !!Koşar öteki tekini de giyersin,terliksiz olmazzzz..Kulağı çınlasın babam,küçükken terliksiz gezdiğimde ''onları ayağına dikeceğim'' diye korkuturdu..Ordan alışkanlık kaldı ..Ne me lazım,gelir diker filan !!!Neyse Efe'yi kaldırırsın..Allahtan Efe benim gibi değil ''kalk'' deyince fırlıyor yataktan..Artık o nasıl bir kalk komutuysa...Yedirirsin,giydirirsin,doğru arabaya ve en nihayet okula bırakırsın...Ohhh, oğlan derse yetişti.Döner eve gelirsin..O uykulu halde başlarsın 5 katı çıkmaya...Bitmez o merdivenler..Dördüncü katta  artık tıslar gibi ''İmdat'' demeye çalışırsın,tık nefes eve varırsın..Gözümde kuş tüyü yastıklarım,yorganım,sıcacık yatağım...Ama anahtarı kapının kilidinde çevirdiğim an da birşeyler oluyor bana..Cin kesiliyorum...Herşey ters  bende..Ayol eve gelmişsin,iş miş yok..Yatıp zıbarsana beeee...Ne mümkün !!
                       Yaparsın kendine şöyle güzel bir kahve..Yakarsın bir sigara..Bir kahve yetmez bir tane daha....
                       Kafein ve nikotin tutkusu  bu...Bismillah güne başlarsın..Artık o gün sana ne getiriyorsa onu yaşarsınnnnnn.....
Aslında günün devamında da neler olacağını biliyorum..Artık otomatiğe bağlandı hayat....Monotonluk bu olsa gerek..Vay canına yandığımın ...


fulya

28 Kasım 2009 Cumartesi

DOKUZ SARAN !!!!!!!





                                Bayramın ilk gecesiiii.....Bizdeydik..Keyifle...
              Basri,Ersin,Tanya,Sinanoş,Filiz'im,Aloş,Zeyno ve tabiki Aliş....
Resimlerde sıkışıp kalamayacak kadar güzel bir geceydi.Uzun zaman sonra böyle bir arada olmayı özlemişiz.                                                          Bol alkolden sonra şimdi pek isim vermek doğru olmaz,ailemizin erkekleri ,son heceleri uızzz,vıyuz gibi biten, türkçeyi andıran bir dille konuşmaya başlamış olsalar da ,biz Saran kadınları artık bu dili çözdüğümüz için,anladık ne dediklerini,anlattık dediklerimizi...
            En en büyük Saran(ağır abi) bütün gece herkese bir ötekinin ismi ile hitap etti,hatta bir ara öyle azıttı ki ,Aloş'a önce Ayşe,sonra Leyla (ki biz bu ad da kimseyi valla tanımıyoruz)sonrada ''sen de kimsin ya '' dediiiii..Şimdi bu ne demek: Çok çok şarap...Çok çok votka..Çok çok whisky...Demek...Hepsi arka arkaya demekkkk..Ne o gözleriniz yerinden mi fırladı..Hayret birşey valla..Yahu biz Saran'ız...Biz de güzel yenir,güzel içilir..Güzel müzik dinlenir..Herkes  o  söylenmesi yasaklanmış şeyden olur..Ama keyifle.Kahkahalarla..Gırgırlaaa...
          Ahhhh ahhhh !!! Basri'ciğimin bu kadar keyiflenmesini özlemişim..Ersin'ciğimle böyle geçirdiğimiz hoş geceleri özlemişim..Ben ailemin hep bir arada olmasını özlemişim !!!!!


fulya

25 Kasım 2009 Çarşamba

İŞ Mİ BU YAAAAA.....


                   

                       Allah affetsin..Kurban bayramından nefret ediyorum...Kurban işinden nefret ediyorum.Et yemekten nefret eder oldum...
İki gün var..Karaları bağladım..
                  Sokağa çıkmayı çok seven ben(aman evde oturursam olmaz)
kurban bayramı boyunca dışarı çıkmaktan nefret ediyorum...
                  Bunlar yine iyi günler..Eskiden her bahçede üç beş hayvan katledilirdi..Hala burnumun ucunda kan kokusu...
Ellerinde kocaman bıçaklı adamlar ,sanki ''Kan kokirem..Belami arirem'' gibi dolaşırdı...
Her kurban bayramında evde kurban kesilir ,onun eti de kavurma olur yenirdi...Böööö...Sanki hiç et yenmez gibi,öğlen yemeğine bütün akrabalar anneannemin kavurmasını yemeğe gelirlerdi...Bööööö...Kokusu hala burnumda...Allah'tan artık 98 yaşında da kavuracak mavuracak hali yok...
Canını sevdiğim Basri'nin de o taraklarda hiç bezi yok allaha şükür....
Off yaa, ya bayılsaydı bu katletme işine...Herhalde çoktan terlikleri bırakıp kaçmıştım...
Hani şu kaçıp,yakalanana kadar onu bunu boynuzlayan boğaları candan kutluyorum..Sonunda yine olan oluyor ama hiç değilse kolay olmuyor..
                Bence bu hayvanların ağzı dili olsa,bize neler söylerlerdi bir düşünsenize...Ya mahkeme hakları olsaydı..Avrupa Hayvan Hakları Mahkemesine kadar giderlerdi de,bu işe sevdalılar günlerini görürdü...
               Şaka bir yana...Özürlerimle...Ama ben bu yapılan işten de ,Kurban Bayramından da nefret ediyorum...Her bela defedilsin veya isteklerimiz olsun diye adanan adaklardan da...Kırk göbek adayın yaaaa....

             Neyse , herkesin bayramını kutlarım..Kurban bayramını değil,sadece bayramınızı....

fulya
             

23 Kasım 2009 Pazartesi

24 KASIM....


                        
             Bugün bizim evlilik yıldönümümüz...
           Kaç sene olduğu mühim değil,mühim olan sonsuza kadar sürebilmesi..Koca çınarların kökleri gibi sağlam,diri...
           Bana ve gelgitlerime seneler boyunca gösterdiğin sabır ve hoşgörü için binlere teşekkürler Basri'ciğim....
           Hep böyle kal ,ruhunun güzellikleri ile beraber...
 
fulya
         

KADIN GÖZÜYLE....






                Kızlarrr ......
  Görünen köy kılavuz istemezzzz..
  Yazı yazmanında alemi yok !!!!!!

fulya

22 Kasım 2009 Pazar

KAŞINIYORSA...





                           Bugün sevgili Dido'yu aradım..Telefonda bir ses ,sormayın gitsin..Kapı gıcırtısı gibi..Tabiiki hemen çözdüm olayı..Dido'şun sesi böyle çıktımı bilin ki vukuat var..Hele hele ağırdan ağırdan kapı gıcırtısı gibiyse
iş çok vahimmm...
                      Neyse öğrendik sonunda canım..Dikenli canını sıkmış..
Böyle işlerde yapılacak çok önemli metotlar var canım...Mesela hiç yokmuş farzedersiniz.,Bugün Dido'şun yaptığı gibi..Ama o dikenlilerin ekmeğine yağ bal sürer..Açarlar TV'yi otururlar karşısına..Amanda aman..Etrafta çıt yok..
                    Halbuki onlara çin işkencesi yapacaksınız..Mutfaktan en büyük bıçağı seçip,karşıdaki koltuğa geçip başlayacaksınız bileylemeye..Ay Ay ne keyif.. Veya ütüyü kızdırıp ,altına arada sırada tükürerek cız ettireceksiniz..Amanda aman..Hatta , duyulur bir sesle sakin sakin fare zehirinin prospektüsünü okuyacaksınız..OhhhOhhh...Ya da kapıcıya bir bidon benzin veya kezzap siparişi vereceksiniz Ama unutmadan söyleyeyim bu sipariş yüksek sesle söylenecek..Kesin ve kati olarak..
                   Aman dikkat!! Sakın ha fiiliyata geçmek yok...Sadece ona yapabileceklerinizi hatırlatacaksınız..Bu arada gayet sessiz olup.hafifçe delirmiş gibi gözlerinizi pörtletmek yeter...
                   Anladım mı Dido'şşşş.....
Öyle yok farzetmekle bu iş olmaz..
Haaa,bana gelince,ben bunları uyguluyormuyum..Maalesef ...Ben dikenlime kıyamıyorum...Ama birgün o bunları bana yapabilir..Çünkü bizde
kaşınan taraf ben oluyorum hep..

NOT:Kaşınan sizseniz bu uygulamaları unutun gitsin yaaa....


fulya

21 Kasım 2009 Cumartesi

KÜÇÜK DİL GÖRÜNMELİ...


                               


                                Biz kadınlar bağırırız abi...
         Yaşımız önemli değil..Fırsatını kollarız..Buldukmu da bastırırız yaygarayı..
Bence kabahat bizde değil...Dünyaya gelmek için 9 ay vakit geçirdiğimiz yerde.Orada bunları bir şekilde öğreniyoruz..Havasından mı, suyundan mı
neden olduğunu bilemiyorum..Belki de orada zorla 9 ay alıkonulmanın isyanı ile bu hale geliyoruz..
Bakın şimdi,erkekler aynı değil..Onlar çocukluk döneminden sonra bir acaip coollaşıyorlar.O yaygaraları bitiveriyor(istisnalar kaideleri bozmazzzz).
Biz ise buna tüm ömrümüzde devam ediyoruz...
Kendimden örnek vereyim: Mesela ben çok bağırırım hatta bazı bazı bağırmaktan öte böğürürüm..Kimlere mi böğürürüm..Kapıcıya..Bakkala..Manava..Kasaba..Tezgahtarlara..Trafikte sağdan soldan geçenlere...Kısaca herşeye herkese böğürürüm..Bunu nereden öğrendiğime gelince,''valla ben suçsuzum'' doğduğum anda böğürmeye başladığıma göre bunu içeride öğrendim..Ve öyle iyi bir eğitmene çatmışım ki sormayın gitsin...
                     Ayyy!!!Zaten ne o öyle..Sessiz sedasız kalmak...''Vur kafasına,al ekmeği elinden'' gibi..
Bazılarımız pek bir kibardır..Sesleri duyulmaz bile..Ama içinden fırtınaları estirir..
                   Bağırın,böğürün yaaa..Hakkını verin..Sessizlik iyi değildir.Ses varlığımızın göstergesi...

NOT:Bu arada iyice abartıpta kafanızı kırdırmayın...Ufak dozlar halinde..
Bir böğür,bir yokla...


Fulya

İŞ BİLENİN KILIÇ KUŞANANIN !!!!!!!





                       Bu ilanı görünce çok şaşırdım...
Şaka değil inanın.....
                  Buna ne söylenecek ne de yazılacak yorum var !!!!


fulya

16 Kasım 2009 Pazartesi

BAYILDIM .....


                                     


                           Ahhhhh ...Bu resme bayıldım !!!
         Keşke bende bu kadar yaşlandığımda,yanımda hala böyle çocuk oyunlarını paylaşabilecek bir arkadaşım olsa..
          Masa altı...Çikolatalar..Latteler...Kocaların,çocukları,torunların dedikoduları..Veya hatırlanan ilk aşklar...İlk kaçamaklar...İlk hayal kırıklıkları...
         Bize yüzde yüz bunak muamelesi yaparlar,ama ne önemi var..Mühim olan o yaşta bile yapabileceğimiz gırgırlar...
         Evet.Böyle bir yaşlılık istiyorum..Dostlarımla..Şamatayla..Anılarımla..


Fulya

SABAH SABAH...




                             

                             Sabah  saat 6.45 acı acı başucumdaki çalar saatle uyandım..Gözlerim kapalı Efe'yi uyandırmaya gittim ..Ooo çocuk kalkmış Jetix seyrediyor .Ama ben ayakta uyuyorum...Mutfağa daldım,Efoş'un kahvaltısını hazırlarken Dido'yu aradım..Tabiki o saatte sohbet için değil..Can'ı kaldırsın diye...
Dido'dan ne olduğu belli olmayan  bir cevap geldi..Kadın o saatte başka bir dilden konuşuyor ama ben anlıyorum onu artık....O  trans da ...o saatte uyurgezer...uyurgezmez..Her birşey onda....Poposundaki pireleri bir türlü kovamıyor!!!!
Neyse ,Dido telefonu kapatmış ve Can'a ''in aşağı'' demiş..Allahaşkına saat 7.00....Ne aşağısı...
İkinci telefonda Can'ın aşağıda olduğunu öğrendim...Ben de bir panik..Can aşağıda bekliyor..Sabah ayazı...Efe sallanıyor...Neft yağını bilirmisiniz...Bilirsiniz bilirsiniz...
Dido'yu tekrar aradığımda trans vaziyetinden çıkmıştı..Bana ''ya uykumda öyle anladım''filan gibi şeyler söylüyordu..Bir baktım arkadan vıdı vıdı vıdı...Dikenli laf yetiştiriyor...Neymiş efendim...Dido sabahları birşeyden anlayamıyormuş filan fıstık.....
                             Yaaaa kardeşim dikenli!!!Anlasana kız Boğa burcu..Sen onu bir sabah karga şeyini yemeden Bora Bora adalarında uyandır da gör bakayım..Anlayıp anlamadığını...Sonra konuşalım...Vıdı vıdı vıdı....
                             Bu arada ben de boğayım... 
Kötüyüm ben kötüyüm...  


fulya                                                                               

ABARTMAYIN HAA !!!




                           Bu deynek bildiklerinizden değil..Bunu kimsenin kafasında veya sırtında kıramazsınız..Çünkü bu sihirli bir deynek !!!!
                      Şimdi düşünün hakikaten böyle bir şeye sahip olsaydınız neler
yapardınız diye...
                      Ben olsam;
Oturduğum yerden herşeyi yapardım..Salla deyneği ıspanaklar 100 su yıkansın...Ellerin suda büzüşmeden..Salla dünya kadar soğan istediğin gibi doğransın..Gözün şişmeden,makyajın bozulmadan..Evdekilere kafan mı bozuldu salla şu meredi bir müddet yok olsunlar..(Ha burda kısa sallamak ve dikkatli olmak gerekir )
                  Yaaa.Ben herhalde domez ruhluyum....Böyle bir deyneğe sahip olacağım ve de böyle işlerle uğraşacağım...
                  Yok ya!!!!
Sallarım deyneği,fırt gelsin Cavalli'ler...Fırt Newyork..Fırt 5.cadde..Fırt En lüks lokantada karşı masada A.Banderas(karşı masada olsun çünkü ben evliyim)
                Amma salladım beee !!!!Sihirli deynek bile şaşırdı..
Şaşırtmayın,abartmayın..Ama hayalsizde kalmayın...



fulya

14 Kasım 2009 Cumartesi

LEYLEKLERİ BU İŞE ALET ETMEYİN..


                  Saran'larda bir çalışkanlık bir çalışkanlık...Herkes iş başında...
 Aileye bir de Ali bebek geliyor...Eee tabiki bunları leylekler getirmiyor...Leylekler emekliye ayrıldı..Artık herkes kendi başının çaresine bakıyor.
                 Eskiden bu leylekleri çok çalıştırırlardı..Koş oraya bir bebek bırak..Koş buraya bir bebek bırak..Olacağı buydu işte...Dur durak yok..En nihayet bu işi bıraktılar..
Artık evdeki çocuklara bile onları leyleklerin getirdiği anlatılmıyor..Halbuki ne kolaydı..
                ''Çocuğum seni leylekler bohçanın içinde getirdi'' denirdi..Şimdi ,lafa nereden başlanacak..''Seni biz dünyaya getirmek için çok uğraştık çocuğum''..Çocuktan hemen bir soru..''Nasıl uğraştınız''..Hadi yaa ..Gelin anlatın bakayım işin gerçeğini...Böyle bir soruyla ,ruhunuz kararır valla...
               Allaha binlerce şükür olsun ki,bunları anlatmak zorunda kalacağım
yaşta bir çocuğum yokkk...Bizim ki şimdi düşünsün ...Kızına dünyaya nasıl geldiğini anlatmayı..Artık bilimsel yolu mu seçer...Yoksa yutmayacağı zırvalıkları  mı..Orasını ben bilemem...Bildiğim tek şey leyleklerin artık emekliye ayrıldıkları....Onları anlatamaz...
Ay çok keyiflendim..''Şeytan azapta gerekir''.....Ha ha haaaa
               



Fulya

MİS KOKULU







                               Canım meleğim,bugün büyüdü de bizde kalmaya geldi.
       Yenilse yenmez,ısırılsa ısırılmaz,yoğrulsa olmaz ,öpmeye de kıyamıyoruz...Sadece o mis kokuyu içimize çekiyoruz....
        Bu minicik meleğimin kokusunu sanki binlerce melek arasından ayırt edebilirim gibi geliyor..Şimdi herşey güzel..Ben güzelim,Basri güzel...Ya yarın ,meleğim eve gidince ne olacak..Sudan çıkmış balık gibi hissedeceğiz..
Onun kokusunu evin heryerinde duyacağız..Gözlerimiz bu miniciği arayacak...
        Oysa,evli evine ,köylü köyüne,evi olmayan sıçan deliğine misali..



fulya

12 Kasım 2009 Perşembe

BİLEMENKO






                             Bayılıyorum her dansı bilene,dans etmeyi sevene..Vals,tango mango,çaça maça daha neler neler..Horon moron,zeybek..Göbek havası kibarcası çiftetelli..Ne olursa olsun canım işte dediğim dans mans...
                      M:Ö çok dans ederdik..O disko senin bu disko benim dolaşırdık..Tabi ki gündüz matinelerine...Cumartesi öğlen Divan Pub..sonra ver elini Hidromel..Club 33 ...Tepinir dururduk..Hele platonik aşklarımıza
sarılmak için slow dans bir fırsattı..  Yakışıklı çocuklar hiç kaçmazdı gözümüzden..Tepinerek dans ederken ''Ay pardon !!çarptım'' ayaklarıyla üstlerine yıkılırdık..Vay be !! Ama çaba harcarmışız..Dansı da bu işe alet etmek cabası...Ne demiş büyüklerden biri ''Dans,yatay arzuların dikey tatbikidir'''...  
                          İçimin bir yerinde,hep oryantal dans bilememenin ezikliği kalmıştır..Hani şu göbek havası başlar,kadınlar atar kendilerini piste ,kıvır allah kıvır..İşte bunu hiç beceremedim..Odun gibiyim maşallah!!!Sonracığıma romen havası çalar yine kadınlar piste...Yaaa acaip kıskanırım ben bunları..Kendimi uzaylı Zekiye gibi hissediyorum..

Bazı kadınlar,her bir naneyi bilir...Bayılıyorum....Flemenkoyu bile ...Onlara yetişemeyen adamlarda sadece bilemenkoyu...Ha ha haaaaa.....


fulya


                               

ZIBAR FULYA ZIBAR




                           

                             Herşeyi deniyorum.....
En rahat yastık.en rahat yatak,yorgan yatarken ılık süt,bazen unisom vs vs..
                       Uyu be Fulya...
Sanki yatakta harp var...Düşmanlar basacakmış gibi teyakkuzdayım .Zaten sabah kargalar o malum şeyi tıkınmadan önce kalkıyorum bir uyuyayım şöyle..Herkes gibi fosur fosur (bu ne demekse..İnşaallah bol bol gaz çıkararak uyumak anlamında değildir) gerisinde pireler uçuşturarak...Ayyy nerde o geceler yahu..
                      Eskiden bir yatardım,24 saat hiç uyanmadan uyurdum. Acısımı çıkıyor acaba,yoksa biri bana beddua mı etti ''Yastığınla buluşama'' gibi..Kuzulara, değil duvar, ip bile atlatıyorum olmuyor..Tam uykuya dalıyorum Basri'den bir ses ''canım arkanı dönermisin'' diye..Belli ki  o an da horluyorum..Tabi ki arkamı dönerken uyanıyorum,uyu uyuyabilirsen..Eskiden bu ''arkanı dön '' işini ben yapardım şimdi Basri acısını çıkarıyor gibime geliyor..
Valla kendime ''eeee ''diye  ninni mi söylesem acaba,böyle yapınca Zeyno uyuyor çünkü..
Zıbarmak istiyorummmm.Öyle sürekli wc ye kalkarak,yatakla harp ederek gecede toplam 2 saat kestirerek değillll...Zıbarmak istiyorummm!!!!!  Üç gün üç gece...Düğün yapar gibi...Uyku düğünü..Hoş olmaz mı? Ama tabiki davulsuz zurnasız düğünler gibi..Cool düğün...



Fulya    
















































































                

10 Kasım 2009 Salı

KADER ORTAKLARIM





                                 Bu kadınların ortak kaderi galiba....
Bugün kimi aradıysam evde bir iş yapıyordu..Telefon kulağında ıspanak yıkayanmı..Hem çorba karıştırıp hem çocuğunun dersini anlatmaya çalışıp hemde telefonuma cevap veren mi,gözü tv de olup ütü yaparken aynı zamanda bana laf yetiştiren mi...
Biz kadınlar her işi bir arada yapacak kadar artık kendimizi geliştirdik...
Telefonla konuşurken bir tek süpürge makinesini durdururuz..O da zannetmeyin ki beceriksizliğimizden,sadece gürültüden duymak zorlaşıyor diye kapatırız...
Kulağımızda telefon,makyaj yaparız,oje süreriz,vs vs....
Hatta sudan etkilenmeyen telefonlar yapılsa duşta bile etrafla iletişimimiz kesilmez....
Şimdi gelinde bütün bunları yapmaya çalışan bir erkeğin eline telefon verin..Amanin....
Onlar bir tek araba kullanırken aynı zamanda telefona cevap verirler..Eh canım o da bebek işi ya!!!!!
Bizim gerimizde görünmeyen tam zamanlı motorlar takılı gibi..Hiç arıza yapmazlar..Bunların japonlar tarafından imal edildiğini sanıyorum.Çin malı olsa,elimizde kalırdı...Haftada bir gün bize dışarıda yemek yeme bakımı yaptırırlar,sonra 6 gün son hızla çalışırız...Eh tabiiki iş gereği bazen grev filan yapmayız değil..Ama genelde sorun çıkarmayız..
                             Bir elde on marifet..Yalan mı ?



fulya
               
     

9 Kasım 2009 Pazartesi

OH!!!! İHTİYARLIK BAŞA BELA......(Zeynom'a)


                            



                            Sen ne dersen de Fulya...İhtiyarladın artık !!!Bu gerçeği kabul et....Çok basit.Resimdeki kadın gibi bırak hayal içinde yaşamayı...Aynadaki
gördüğün sen değilsin..O sadece hayalin!!!
İnsan meleğinin,biricik torununun doğum tarihini yanlış yazarsa,bir de onu düzeltmeyi beceremezse buralarda ne işi var...Blog yazmaya kalkıyorsun..İşte sana ihtiyarladığının en güzel örneği...
                     Unutkanlık...Beceriksizlik...

Affet beni minik meleğim,ne yapayım,bakma böyle kuyruğu dik tuttuğuma
ben kocamışım!!!!!


AHHHH...En nihayet meleğimin doğum tarihini düzeltebildim..Geç gelen saadet...
Zeynoooo...Galiba daha birşeyler becerebiliyorum..Ne dersin hala aynanın hayal yüzüne bakabilirmiyim!!!!




fulya

8 Kasım 2009 Pazar

SANKİ BÜYÜKSEKBAN'LARIN DEĞİLDİ..


                                          

                       Dün gece,küçük kardeşin nişanı vardı....(baba bir,anne ayrı)...Allah mesut etsin,tamamına erdirsin inşaallah. 
                            Aklıma birden sevgili karındaşım,kardeşim Ezel'in nişanı geliverdi....
Aman tanrım,ne geceydi...Annemle babam yolları ayıralı seneler olmuş,ikiside ayrı ayrı evlilikler yapmışlardı..Fakat aralarındaki husumet son bulmamıştı..Babam daha bir çılgındı..Annem ise sessiz bomba...
Eeeee,tabiki bu sevgili Sibel'in ailesinden de hiç gizlenmemişti..Ne var bunda gizlenecek ayol!!!!Düşman bir adam,düşman bir kadın,adamın dili yılan gibi uzun,kadının tırnaklarının yanında çita nınkiler halt etmiş..Aman da aman..Harp var yani,hemde öyle bir harp ki,öyle sessiz sedasız,''kol kırılır yen içinde kalır''
 misali değil ,bangır bangır!!!
Bu işten,Sibel  çok karlı çıkmıştı.Niye mi ? Sidik yarışı vardı da ondan..Babam bir yapsa annem iki,annem iki yapsa babam üç yaptı da ondan...Sibel'ciğe adet üzere nişan bohçaları gitti..Hem de iki tane...Nişan takıları deseniz çifter çifter....
İşin en ilginç yanı nişan yapılan yerde yaşanmıştı...Kız tarafı salonu üçe bölmüştü..Sağda baba tarafı,solda 
 anne tarafı ortada ise barış gücü askerleri gibi Siboş'un ailesi...Haa  ha haaa,ne geceydi ama...
                  Dün geceki nişanda böyle heyecanlar yoktu..Babamın hasmı tabiki yoktu...Öyle eğlenceli sıradan bir nişandı..
Tehlike sinyalleri çalmıyordu..Herkes istim üstünde değildi..Hiç bizim ailenin nişanları gibi değildi..Babam huysuz değildi..Alışık değilim,yaradılışım itibariyle heyecanı sevdiğimden bana bu nişan hiç Büyüksekban'ların nişanı gibi gelmedi..
Halbuki şöyle ortada ,birbirlerine diş bileyenler,nanik yapanlar,dil çıkaranlar,her an kavgaya hazır olmak 
 için poposunun yarısı ile oturanlar olmalıydı.. 
Böyle huzur içinde ,dans edip,şarkılar söylemek te neyin nesi..Bize hiç yakışmadı..

Kulakların çınlasın Ezo'cuğum!!



fulya

7 Kasım 2009 Cumartesi

AH RUHUM AH !!!

                        
                        Fırtınalar......
                        Hayatımızın ,ruhumuzun içindeki fırtınalardan bahsediyorum..Kah lodos ,kah karayel...Bazısı dondurur,bazısı ısıtır...
Ama sıkı estilermi hiç farkları yoktur aslında birbirlerinden.
                        Benim fırtınaların hiç ardı arkası kesilmez oldu.Ruhum artık biraz dinginlik istiyor.''Dinlendir beni'' diye feryatlarda..Duymuyor değilim..  Ama ne yapılacağını  hayat hengamesi içinde unutmuşum..
                        Neydi o ?
Yağmurda içine kadar ıslanarak yürümek miydi..Avaz avaz haykırmak mıydı..Yanlız mı kalmaktı...Sarhoş mu olmaktı..Geberene kadar en sevdiğin şeyi mi yemekti..Üç gün üç gece uyumak mıydı...Neydi  o  dinginlik dediğimiz şey... 

                      Ne olduğunu bilsem,inanın dindireceğim o fırtınaları  ...Ruhumu  huzura kavuşturacağım....
İnşaallah...İnşaallah...

                       

5 Kasım 2009 Perşembe

NATO







                                          Oleyyyyyyyyyy!!!!!!!!!
Nato,en nihayet gidiyor....Hem de taş gibi....
Ona muhteşem bir iş buldum...Kuğu gölü balesinde dans edecek...
Artık orada duvardan duvara Zeyno'mu sallayacağına kalçalarını sallar..

Go Nato gooo.....
Haydi eller havaya..

Oley..Oley..Oley.....By By...



(Yaa!!Bazen bu huyumdan nefret ediyorum..Ama ne yapayım takıntılıyım ya....)


Fulya

4 Kasım 2009 Çarşamba

IŞIK YANIYOR!!!!!









                                Ne garip insanlar var ya!!!!
                         Dün gece  aile dostlarımız arasından bir yıldız bilinmeye kaydı...Haberi duyar duymaz bu acıyı paylaşmak için gece vakti arabayla evden çıkmak zorunda kaldım..
                         Felaket geliyorum demez,demedi de tabii..
Göztepe ışıklarda,bir araba sağa dönüşte durmuş bekliyor,hem de yeşil ışıkta..Önce anlam veremedim,bekledim,sonra bir korna çalma gafletinde bulunuverdim..
                         Felaket geliyorum demez....
Arabanın kapısı açıldı,içinden orta yaşlı,bonus kafalı (ama bonusun biraz daha abartılısı)bir adam fırladı,geldi yanıma ''Ne korna çalıyorsun.Görmüyormusun ışıkta bekliyorum'' diye böğürmeye başladı....
                        Felaket geliyorum demez....
''Bana bak yeşil yanıyor ne beklemesi yapıyorsun'' dedim..Adam hala ısrarla ''ışık yanıyor'' diye tepiniyor...
                       Felaket'' geldim '' dedi.Ve ben...
El frenini çektim,kemerimi çözdüm...Ama inmek ne mümkün ..Yan koltuktan annem,arka koltuktan Özden teyzem güçlerini birleştirip,taarruzuma engel oluyorlar...Bu arada,dışarıdaki bonus kafada bunu fırsat bilip azdıkça azıyor...Bir ara adama ''bak gece vakti ,açma başına dert,çıkamıyorum arabadan bu fırsatı değerlendir,git buradan'' diye
bağırdım...Duydumu bilmiyorum,çünkü bizim arabada,''ölümü öp,inme,kızımm,dur,yapma'' gibi  benimkiler çığlık atıyordu...Bence adamın onlardan korkması gerekiyordu ama zavallının basireti bağlandı herhalde...
                     Ve sonunda olan oldu...Arabadan çıktım...
Tabikiiii bizimkilerde arkamdan..
Adam hala böğürüyor ışık yanıyor diye...Özden adama terbiyesiz diye bağırıyor,annem arada tüm kibarlığı ile size yakışıyormu diye söyleniyor.....Etrafta insanlar...Adama anlatmaya çalışıyorlar...Anladım ki,herif ışıkla sıyırmış..Renk umurunda değil...Ona göre ışık ne renk olursa olsun duracaksın..Vay bee...Bir de inip dadaşlık edeceksin....
Adama bir tokat için elimi kaldırdım...Adam bir anda geri sıçrayıp elimden kurtuldu,koşarak arabasına bindi...Ve gazladı kaçtı...
Halbuki daha elim bile deymemişti...
                   Bunlar benim başıma trafikte çok geliyor ya...Direksiyon başında kadın görenler,arabadan fırlıyor,ama kadın amazonsa ayakkabıları bırakıp kaçıyorlar...Veya evdekine yapamadıklarını dışarıda birine yapma fantezisi kuruyorlar,ama bazen ''her kuşun eti yenmez''i böyle öğreniyorlar....
                  Ben sokakların belalısıyım...
                 '' Kan kokurem,belamı arirem,var mı bana yan bakan''  misali....
Laf aramızda,her vukuattan sonra içimi bir korku kaplıyor...
Ama ne yapayım,ben böyleyim,öyle kapıları,camları kilitleyip içeride zangırdayamam....



Fulya
         

HAYAT KUMAR MI ?

                                 


                                        Oooo piti piti piti,karemela sepeti...Hadi saymaya başlayın...
Tabii ki,böyle çocuk oyunlarına başlanır...Ama şimdi büyük oyunlarından bahsetmek istiyorum..
              Oyunları insanoğlu ne kadar sever biliriz.Bayılırız oynamaya..
Peki hayatla oyun oynayanlara ne deriz.Kahraman mı, keriz mi?Hayat ile oynanan oyun bence oyun değil tam bir kumardır..Çünkü, o hiçbirimizin oynamasını bilmediğimiz bir oyundur..O gözlerimizi dünyaya açtığımız anda
şikelenmiştir..Tam kazandığını düşündüğün anda,oyunu yöneten araya girer ve tuşşşş..Sana değişik eller dağıtılır. Sağlık,başarı,para,güç,hastalık,
umutsuzluk,yanlızlık vs vs...Bunların hepsi kuvvetli eller değildir...Birinden birinde dedim ya mutlaka şike vardır...
            Şimdi bana,risksiz hayat olmaz diyeceksiniz...Tabiki  olmaz...
Benim bahsettiğim hayatımız üzerine oynadığımız  sonunu kestiremediğimiz eller...Masaya oturup da keriz olmanın alemi yok...
Bir atasözü var''Çekirge bir zıplar ,iki zıplar'' diye'' ...Bu anlatmak istediğime bence tam uyuyor...
            Hayatınız uğruna kahraman olmak için çırpınmayın...Size önceden
güzel bir el verildiyse oynarsınız..Kahramanda olursunuz..Ama verilmediyse , bir tarafını bile yırtsan ancak kerizsinsindir...
           Derim ki,elinizdekilerle yetinin..Çünkü , büyük kumarlara değmeyecek kadar
hayat güzel...... 





fulya

2 Kasım 2009 Pazartesi

MELEĞİMMMM




                       Onu, var olduğunu duyduğum anda sevmeye başladım...
Uzun bir bekleyişin ardından 18 Ağustos'da bir melek gibi girdi hayatımıza...Tam düşlediğim gibi.
                   Minicik eller,ayaklar,upuzun parmaklar,hokka burun,babasının modeli sarkık kocaman bir alt dudak....
                   İsmi Zeynep Naz..Ama ben herhalde onu hep meleğim diye çağıracağım..İçimi titretiyor,ruhuma huzur veriyor...Sevgilerin en çoşkulusunu yaşatıyor bana...
                  Onu sevgiyle yoğurarak büyüten Filiz'ciğime ve Sinan'oşuma bana bu duyguları yaşattıkları için binlerce teşekkür..
                 
                   Çok yaşa,çok çok güzel yaşa meleğim...



fuliş































































               

EŞEK

                     ''Eşek tepmiş gibi'' bir tabir vardır..Bunun ne olduğunu bilen var mı ? Kaçımızı eşek tepti ki bilelim..
                   Hastalanırız''eşek tepmiş gibiyim ''deriz...
                   Sevgilimizden ayrılırız  yine  eşek tepmiş gibi hissederiz....
                   İşimiz kötü gider...vs...vs..Hep aynı kelime..Eşşek tepti.
Ya,şimdi bir düşünelim bu garip hayvanı,bence biz biraz abartıyoruz.Bunun tekmesinde unutulmayacak ne olabilir ki...Bizler ne tekmeler yiyiyoruz hayatta,bence eşeğin ki hafif kalır..Ama suçlayacak biri lazım ya...O da bu zavallı ağzı var dili olmayan gariban..Çıkıp ortaya da ''hişt bana bak ulan,seni ben mi teptim yoksa sevgilin olacak hıyar mı'' diyebilir mi? Ya da ,''bana bak hele seni ben değil , grip tepti arkadaş'' diyebilir mi? Diyemezzz,onun içinde biz  eşeğe  yükleniriz...
                 Daha neler neler ,''Eşşek hoşaftan ne anlar'' tabiri mesela......
Yaaa,onu da bilmiyoruz.Belki de hoşaftan acayip anlıyordur...Kitabını yazmıştır...
                 Haaa!!sonra sevgili babacığımın bir lafını hiç unutamam .O da kızınca ''Keyif , eşşek te olur'' derdi..Zavallıda ne keyif olacak ya...Olsa olsa inat olur..Eee,bu hayvanda bu inat yapmayı bunca iftiradan sonra hak ediyor bee!!!!!
               Eşşeklerin inadını tüm kalbimle destekliyor ve onları bu eylemlerinde haklı buluyorum....


Bir de bunlar cahillikle de suçlarız..Hatta''Oku da eşek olma'' deriz...Bu resim de ne kadar yanıldığımızın bir kanıtıdır.

Hahaaaaa..


fulya

    

1 Kasım 2009 Pazar

DAĞ ama HANGİ DAĞ....





                  Havalar soğumaya başladı...Dido'yla beraber bizimde kayak hayallerimiz debreşti...Eh,erken plan programda yarar var derler!!Bugün,nereye gitsek derdi sardı içimizi..Görende her yerde sağlam kar var zannedecek...Erzurum mu,Uludağ mı, Kartalkaya mı derken bir ara Dido İsviçre lafı bile etti...Vay anam vay.....Yok anacığım,ben laz hocamdan  vazgeçip,ta gavuristana kadar gidip de oradaki hiç tanımadığım gavurla kayamam..
Bu arada Uludağ'daki tek karadenizli hoca da benimkiydi  herhalde..Öyle ortalığa çıkıpta kavun karpuz gibi şeçemiyorsun..Kayak odasından  sana şöyle bi bakıyorlar,kim sana münasipse onu veriveriyorlar..Hocamla ilk karşılaştığımda anladım hemen laz olduğunu uyyy Allah öyle bir burun vermiş ki,sormayın gitsin..Ama şimdi sezarın hakkı sezara adamda müthiş bir sabır vardı..4 gün boyunca gıkı çıkmadan bana katlandı..Sağ diyor,ben sola yatıyorum,sol diyor ben sağa yatıyorum,bacak kır diyor,aaa delinin zoruna bak Allah korusun kırarmıyım,dimdik durdum valla .. Eee tabi ki,kayak odasındakilerinde hakkını yememek lazım ,ya bana Veli yerine başka birini verselerdi de döğüşseydik oralarda..İşi biliyorlar canım....Ben öyle takıntılıyımdır,bana yüksek ses,asık surat,yakın temas olmaz..Öyle biraz mesafeli,kadından korkan,sessiz bir eğitmen lazımdı..O da bizim laz hocaydı...Şimdi hatırladımda,kayarken(yani kayar gibi yaparken)düşmeme yakın,hani hissedersiniz ya,tam o sırada benden elimde olmadan Hayttt diye
bir nara çıkıyordu hem de hayt öyle  bağırdan gelerek ki anlatamam yanık yanık ,şöyle yumurta topuklu yandan ceketli Üsküdar külhanbeyi halt eder..Valla adamcağız korku dolu bakışlarla yüzüme bakıyordu..Herhalde içinden''vay deli karı,şu dersi bir sağlam bitirsem yarabbi'' diyordu...Neyse ,hayttt larla dolu güzel bir tatil geçirmiştik..Bakalım bu kış ne yapacağız..Kuşlar gibi kayacakmıyım yoksa yine böğürecekmiyim bilemiyorum..
                               Eh ne yapayım ki,herkesin benim gibi böyle süper kabiliyetli olması tabiki imkansız..Ben tenisi de 100 dersde filan çözüp hocaları zengin etmiştim..Eee,öyle de olmak lazım ne o öyle tak kayağı  ayağına çık ilk dersde kay.Vay vay vay!!!!

Ayrıca kulakları çınlasın Kartalkaya'dan Cahit hoca  bana Basri'yle haber yollatmış,''Dağda ev yaptırıyorum,gelsin hanıma ben ders vereyim'' diye...Çok para lazım herhalde!!!!!!   


fulya