30 Aralık 2009 Çarşamba

SAAT TAM 24.00 da YAPILACAK ÖNEMLİ TAVSİYELER..





                          Eh,bir yılı daha geride bırakıyoruz...
                     Size yarın buralardan zırvalayamam diye bu geceden yazayım
istedim.Biliyorsunuz benim yılbaşı programım biraz yüklü,hazırlık lazım......
                    Şimdi: İsteyin istediğinizi yeni yıldan,çekinmeyin,ayıp filan olmaz, belki insaflı bir yıla denk geliriz.Ama bu isteklerinizin olabilmesi için bir takım şartlar var.Bunlardan en önemlisi,saat tam 24.00 da hemen saniye geçirmeden ,(daha önceden edinin mutlaka) eski donunuzun yerine kırmızı yepyeni bir don giymelisiniz..O arada aman ha!! Kocaya ,çocuğa,eşe dosta  yeni yıl öpücüğü vereceğim diye bu işi savsatmayın..Önce kırmızı don işini halledin,sonra bütün gece öpücük dağıtın..Hımmm sonracığıma,yine gece tam 24.00 da,sokağa,balkona,çatıya farketmez kısaca soğuk havaya çıkıp gözlerinizi gökyüzüne dikin,yıldızınızı bulun(bakın çok mühim sadece kendi yıldızınızı)bilmiyorsanız önceden internetten araştırın,neye benzediğini tesbit edin,ona bakın ve üç kere gözlerinizi kırpıştırın,dileyin dileğinizi...
                   Daha bir sürü yöntem var,ama bu ikisini bir arada yapmak çok mühim.Ben bunları hiç başaramadım.Onun için yeniyıl gelirken bana birşeyler getirmiyor..Ama bu sene kararlıyım..Başaracağım..Nasıl mı ?Kırmızı donu alıp,10 dk evvel balkona çıkacağım..saat tam 24.00 da hem don değiştireceğim,hem de yıldızımı bulacağım...Hahahaaaa..Bu yaştan sonra bana bakan olmaz,siz düşünün konu komşuyu...Biraz zor bir iş gibi gözüküyor,aman dikkat yıldızınıza göz kırparken aynı anda da don değiştirirken yanlış birşeyler yapmayın haaa.....
                   Ehh ,benden bu kadar...
                   Şaka bir yana sevdiceklerim,sizlere müthiş güzel,hayırlı,uğurlu,neşeli,paralı,sağlıklı bir yeni yıl diliyorum !!!!!


Fulya

27 Aralık 2009 Pazar

ALLAH AFFETSİN !! HIR GÜR ALIŞVERİŞ YAPTIK...

  


                         Aman tanrım,sen beni affet...Böyle bir gaflete nasıl düştüm ben de bilmiyorum...Sen bağışlayansın...Aklıma bundan böyle sahip çıkacağım...Söz !!!!
                   Şimdi bu yakarışın nedenini merak ettiniz değilmi?
Çünkü yılbaşı arifesinde hem de cuma cumartesi günü alışverişe çıkma hatasında bulundum..Herkes kendini sokaklara atmıştı...Trafik kördüğüm ,caddelerde insanlar,AVM ler deseniz mahşer yeri gibi..Sanki bedava mal dağıtıyorlar..Para yok diyorlar..Nasıl yok ya!!!Mağazalarda mal kalmamış,bunları Venüs'ten mi gelip aldılar..Sanki minicik yeşil uzaylı dostlarımız tüm ihtiyaçlarını bizim mağazalardan giderdi !! Yok ya devenin bale pabucu!!!Bal gibi bizler tükettik..
                  Herkesi anlıyorum..Yılbaşı tabii..Herkes birilerine hediye vermeye çabalıyor.Anlamadığım islami bayanların yaptığı yılbaşı alışverişi..Ne oldu da haram şeylere kendilerini  kaptırdılar,onlara göre yeni yılın tarihi bu değil,neyi kutluyorlar acaba ?Tövbe tövbe..Neyse,bunları bu sene de görmemezliğe gelelimmmm!!!!!!
                    Allah affetsin,(onun için yakarıyorum)insanlarla kavga dövüş alışveriş işimi de hallettim..
                    Ehh,artık seni bekliyorum yeni yıl,hacı bekler gibi....Umutlarım var.Lotto,şans topu,milli piyango gibi..Beraberinde bunları da getirirsin umarım.Her sene elin boş geliyorsun..Halbuki ben seni karşılayabilmek için neler yapıyorum neler...Utan da, bu gelişinde artık beni de gör bari!!!

fulya

    

26 Aralık 2009 Cumartesi

HASTAYIMMM !!!



                      Artık yaşlanıyorum...
    Eskiden hastalık nedir,yorgunluk nedir bilmezdim !!! Şimdi kendimi eşek
tepmiş gibi hissetmeye başladımmm...
On gün önce cuma ve cumartesi günleri kızlarla buluştuk,b.klu tiryakiyiz ya ,sigara uğruna ısıtmaların altında dışarıda oturduk.Veee tabikii,şifayı kaptım. O gün bu gündür eşekle haşır neşirim.
Eskiden böylemiydi canım,karda da yatardık bir halt olmazdı..Yani ''hızlı yaşa, genç öl ,cesedin yakışıklı olsun'' deyimi artık benden geçmiş.. 
 Pamuklar içinde yaşama günlerine geçmişim de haberim yokmuş..

 fulya               

11 Aralık 2009 Cuma

YILBAŞI PROGRAMI !!!!





                          Bu resmi merak ettiniz değil mi ?Ha ha haaaa !!!!
     Benim güldüğüme bakmayın...Bu çok özel bir yılbaşı programının en basit ögesi...
      Hemen anlatayım,siz de bilgilenin ve ilgilenenleri  bilgilendirin..Biraz masraflı ama olsun yaaa,hergün yılbaşı değil ki..... Geçenlerde internette gezi programlarına bakarken ,birden bire bu  Uçan Halı Servisinin ilanlarına rastladım..Attım bir mail..Bu ne diye sordum..Bana uzun uzun bir cevap yolladılar...Bir program bir program...Tabiii ki  turların bazen ne kadar üzücü şeyler yaşattıklarını bildiğimden,bu sefer görüntülü telefonumdan aradım..Karşıma bir Hintli çıktı,adamın ne dediğini anlamak mümkün olmayınca,çıkardım cebimden görüntülü tercümanımı,soktum devreye...Eh o zaman biraz anlaşmaya başladık.Neyse uzun lafın kısası,o kadar işlerinde iyiler ki,beni telefonda ikna edemeyince benden  1 saat zaman istediler..Telefonu kapadım,tercümanımı cebime soktum,arkama yaslandım,ve ''sıktı adamları,yediremediler bana bu hikayeyi''diye  düşündüm..
      1 saat sonra,balkonda bir patırdı bir gürültü..Korkuyla yerimden kalktım.Bir de ne göreyim..Hintli amca halısıyla birlikte bizim balkonda.....Ahhh !! O zaman ikna oldum işte...Hemen ayaküstü bana programımı  anlattı...Akşam 20.00 da beni balkondan  alacak,önce Viyana,Roma ,Paris semaları....Londra'da Mr.Chow'da akşam yemeği..Sonra ver elini Newyork semalar,orada yeniyıla hoşgeldin partisi..Daha sonra Tokyo,Sidney ve sabah saat00.80 bizim balkon..Haa ,bu arada sürekli havada değilsin,her şehirde şehir turu da var..Bir de tabikiii limitsiz içkiiii...Hem de Don Perignon !!!!
        Ehhh artık adama ne diyeyim..El şıkıştık,beni dolandırmasın diye bir sürü kontrat imzalattım..(bir de yılbaşı gecesi programsız kalırım filan aman haaa).Adam uçan halısına atladığı gibi gitti..
        Anlayacağınız,benim yılbaşı programım bu..Darısı başınıza.....
Kıskanmayın,sizin de olur !!!!

Hahahaaaaaaa
NOT:Bu arada yeni yılın ilk günlerinde size bu muhteşem gecemi anlatırımmm...




fulya

10 Aralık 2009 Perşembe

UNUTMAZ Kİ !!!




                           İnsanoğlunun hayatta en iyi ve en çabuk becerebildiği tek şey
  kalp kırmasıdır.Hiç düşünmeyiz...Yapıveririz olur biter..Bazen farkına bile varmayız,bazen de isteyerek oynarız o kalple...Yerden yere vurur,bundan da gizli bir haz duyarız...Bazılarımız dönüp arkasına bakmaz bile,bazılarımız içinse çok geçtir...
                    Herşeyi yerine koyabiliriz..Hatta kırıp döktüklerimizi daha iyi olarak...Bir tek o  kırmızı yamru yumru şeyi yerine koyamayız...Çünkü onun ne yenisi ne de daha güzeli vardır..
                    İnsan affeder unutur,kalp unutmaz.Hep buruk kalır,heyecanı biter, rengi solar,acısını derinden derinden belli etmese de yaşar!!!!
                     Sonrası mı ? Çoğu bunun acısını çıkarır..İşte o zaman anlarız
kalp kırmanın bedelini...Ödemek zorunda olduğumuz,yıllar sonra bile gelebilecek o ağır bedeli..
 

Çakma filozof Fulya'dan...
                        

NEREDESİNİZ ?


                    

                    Bugün ,sevgili Nilo'dan bir mail aldım....İçinde eski İstanbul'un karlı fotoğrafları vardı...
                    Aman Allahım,bir ağlama krizine girdim sormayın,durdurmaya çalıştıkça daha da arttı..
Aklıma çocukluğum,gençliğim geldi..Neye ağladığımı hala bilemiyorum.Yitip giden çoçukluğuma,gençliğime mi,yoksa İstanbul'un böyle nasıl yozlaştığına mı ?...
Biz  çocukluğumuzda ve gençliğimizde ,kışın tadına varırdık..Kar yağardı..Lapa lapa pamuk gibi..Şimdi gökyüzünden arada sırada  çamurlu bir acaip şey yağıyor..Adına da kar diyorlar..Çocuklarımız güzel karı sadece kayak merkezlerinde görüyor..
Ama biz,İstanbul'da görürdük o karı...Çıkar kardan adamlar yapardık.Yaptıklarımız öyle pıt diye erimezdi,bahçelerimizde günlerce bize, zeytin gözlerle gülerlerdi..Şimdikiler kardan adam bile yapmayı bilmiyorlar..
Biz ,Bağdat caddesinde kızaklarla kayardık...Şimdikiler dağa gitmiyorlarsa neredeyse kızağa'' bu alet, antik çağdan mı kaldı acaba'' diye bakacaklar...
         Yaaaaa...Sadece kar mı ? beni ağlatan...Yoooooo !!!!!
Biz sokaklarda oynardık, her evin bahçesinde bulunan çam ağaçlarına tırmanırdık ,biz bahçelerimizde çadırlar kurardık...Tüm Bağdat caddesinde bisikletlerimizle fink atardık .Hem de 9-10 yaşlarında...
        Daha mı beni ağlatan..Nerede  dondurmacı Süleyman amca,nerede her köşe başındaki pamuk helvacılar...Nerede ıvır zıvır oyuncak satan seyyar tezgahlar...Nerede o köşkler...Nerede ,yaz gelsin de gelsin diye dört gözle beklediğim yazlıkçı arkadaşlarımmmmmm......Nerede çam ağaçları,nerede tepesinden meyve yediğimiz meyve ağaçları...
       Nerede Bağdat caddesinin,bizi okula götürüp getiren hepsini tanıdığımız dolmuş şöförleri...Nerede club 33...Nerede Reşat club....Nerede denizin ortasında köfte yediğimiz sal..Nerede bütün gün yüzdüğümüz masmavi deniz...
        Ne oldu bunlara yaaaa....
Nerede komşularımız,nerede herkesin birbirini tanıdığı mahalleler semtler..Bunlar nereye ışınlandı?
        Yaaa,bütün bunları düşününce ben ağlamayayım da kim ağlasın..Hadi düşünün eski İstanbul'u ,ağlamazsanız bilin ki,İstanbul'lu olduğunuzdan şüphe ederim...

İstanbul'u dinliyorum,gözlerim kapalı.....
Şairin dediği gibi değil,yozlaşan İstanbul'u görmemek için gözlerimi kapatıp,sadece dinlemeyi yeğliyorum...



fulya

8 Aralık 2009 Salı

İÇİNİ GÜLDÜR


                      İçinizin gülmesi....
                  Biliyorum,şimdi bu içinizin gülmesi lafı nerden çıktı diyeceksiniz..Hani  bir laf vardır ''içimiz karardı''diye onu kim uydurduysa,bunu da şimdi ben uydurdum....Ne olur sanki ,kavga ettiğimizde,içinizi güldürseniz..olmaz mı? Bal gibi olur..Rahatladınız ya !!!Bağırdınız,çığırdınız,etekteki taşları döktünüz.Şimdi doğruyu söyleyin,içiniz gülmedi mi ?Güldü...Aşkınızdan ayrıldığınızı düşünün,ilişki düzgün olsaydı,ayrılırmıydınız hiç..Yepyeni aşklara yelken açtınız..Yine içiniz gülmedi mi? Peki ,hava kötü..Ya niye içinizi karartıyorsunuz.Gidin sinemaya veya girin sıcacık yatağınınıza pireleri uçuşturun..Böyle düşününce içiniz gülmedi mi?Güldü!!!!!
               Bu örneklerden size milyonlarca verebilirim.Çünkü iş edinmişiz içimizi karartmayı..
               Bırakın yaaa bunları..Güldürün içinizi.....Yüreğinize ,aklınıza,kısaca kendinize iyilik yapın...Hayatınızı karartmayın,kararttırmayın..
               Biliyorsunuz,bu dünyada misafiriz...Of'ların yerine Oh'lar daha hoş değil mi?

Allah allah bu gece bana ne oldu böyle?Güzin Abla ya döndüm...''Kelin merhemi olsa kendi başına sürer'' yahu....Yine sağdan sağdan esti bana...Ama bu güzel bir esme oldu değil mi?


fulya

4 Aralık 2009 Cuma

PEMBE BEBEK PERİ


                                                                       
                                                                                                                                                                                                                                                                                                          


               
                       Bugün öğlen bir peri kızı süzülüverdi evin kapısından içeri.....
       Kanatları daha minicik,şeffaf  bir tül gibi dalgalanıyordu...Etrafına toz pembe  pırıltılı bir ışık saçıyordu...Minicik suratında tatlı bir gülümseme...
       Gelen benim mutluluk perimdi,huzur perimdi...
Tüm haftanın yorgunluğu,bana o minicik elleriyle dokunması ile uçtu gitti.. Derin bakışları ile beni şöyle bir süzdü,ta içimin derinliklerine kadar baktı..
Bana sanki ''bak ben geldim,şimdi beni her kucağına aldığında,her kokladığında canına can katacağım''der gibiydi...
Bir anda evin her yanını mis gibi bir koku kapladı,insanın aklını başından alan tatlı bir koku,onun kokusu...
       Evet...Öğlen gelen peri,Zeyno'mdu...
Kaç yaşına gelirse gelsin onun için ben hep bunları hissedeceğim,o evime her geldiğinde mutluluk perim geldi diye yüreğim coşacak...Evime neşeyi ,sevgiyi katacak...bana hep hayatımın güzelliklerini hatırlatacak..

fulya                                    
                                






2 Aralık 2009 Çarşamba

ARADAKİ FARK



                         Ruh güzelliği...
            Epeydir taktım bu lafa...''Ya fiziği hiç önemli değil,ruhu güzel olsun''derler.Yok böyle bir şey ya!!! Kimsenin dönüpde ruh muh güzelliğine baktığı yok,o iş M.Ö de kaldı..
İnsanın tabiki ruhu güzel olsun,ama görünüşü de gözü okşa sa kötü mü ?Bırakın başkasının ne düşündüğünü ,kendimizden paye biçelim..Biraz yaşlanalım,aynaya bakmaya dayanamayız..''Öff kaşlar düştü,öff  yanaklar çöktü..Aman allah'ım çok kilo aldım''.Bu liste uzar da uzar..
          Her yaşta kendimizde gıcık edecek bir kusur buluruz.Amma bir de yaş iyiden iyiye alıp başını sürtmeye çıkınca,vay halimize.Oturulur gece yarısı Dr 90210  da estetik ameliyatları seyredilir,hayaller kurulur ve sonunda alırız soluğu bir estetikçide..Pamuk eller cebe...Doktor ya seni birazcık toparlar ya da b.ka benzetir.. Eğer b.ka benzetirse yedin b.ku...Telafisi yokkkk..İşin tuhafı ,aynaya baktığımızda da yediği haltı görmeyiz..Para verdik çünkü.Şeytan gibi kaşlarla,ağzımıza girecek gibi balkonlarımızla dolaşırız dururuz.Ama bu işi kıvırırsa da amaninnn,ne hoş olur değil mi..Birden bire 10 yıl geriye gitmişsin..Amaninnnn...
           Eeeee,tüm bunları düşünürken nerede kaldı ruh güzelliği...O hep ikinci planda ..Önce görsellik...Var mı aksini düşünen ? Yapmayın Allah aşkına...Ruh güzelliği,katnemliği ancak arkadaşlıkta ezer geçer..İkili ilişkilerde  güzellik Ferrari gibidir,karşındakini uçurur.....


fulya

YURDUM İLANI




                       Şaka gibi yaaa...Ne diyeyim...

EVDEKİ SAVAŞCI













                           Bizim ev haftanın bir günü kırdök Fadime'nin hışmına uğruyor valla..Bu ne biçim şeydir anlamak mümkün değil ...
Pazartesi akşamları evde sürekli bir homurdanma ve ciyaklama sesleri.. Basri homurdanır,hafif tonda minik bir küfür sallar(ne diye sorarsın,aldığın cevap herzaman hiç tir,o maç ve trafik dışında küfür etmez)çünkü bütün fişler yerinden çıkmıştır.Bende  ise ''bunu artık kovacam'' nidaları...Ama gitmez kırdök Fadime..Bizim evi savaş meydanı ilan etti..Elinde süpürge makinesi silahı ile duvarların köşelerini yok eder,her gelişinde  ilk günden beri kanının ısınmadığı storların canına okuyup,bir bir iplerini koparır,hele o tv nin kordonlarına çok kafayı taktığı için bütün onları birbirine dolaştırıp beslenme yollarını tıkar,vs vs..Anlayacağınız bizim ev onun her zaman galip geldiği bir savaş alanı...
                     Ona,her savaşın kazanılmayacağını anlatıyorum..''Biraz ara ver,ortalık sakinleşsin sonra bu harbe devam edersin'' diyorum ama nafile..Evim ile kırdök Fadime'nin arasında kendimi Barış Gücü askeri gibi hissetmeye başladım..
                     Eeeee,bu nereye kadar...Benim savaş başlayana kadar....Bu aralar bende de bir sabır bir sabır..Allah kırdök Fadime'nin sonunu hayır etsin... 


fulya    
                         

30 Kasım 2009 Pazartesi

SABAH SENDROMU






                              Bayram bitti....
                        Bu ne demek oluyorrr...Okullar açıldı..Bu ne demek oluyor...Fulya için kalk borusu 06.30 da çalıyor demekkkk. Of Of Offfff..  
                        Aman tanrım !! Bu sabah ne zor kalktım yaa.Saat  çaldı çalmasına da iki kere duymamazlıktan geldim,meret 5 dk da bir tekrara ayarlı...O 5 dk lar arası uyku ne güzel yarabbi..Uzun metrajlı rüya bile görüyorum...Neyse fırladım yataktan,bir ayağımda terlik var ama ötekini giymeyi unuttuğumu tuvalette farkına vardım.Ayol tek terlikle olurmu !!Koşar öteki tekini de giyersin,terliksiz olmazzzz..Kulağı çınlasın babam,küçükken terliksiz gezdiğimde ''onları ayağına dikeceğim'' diye korkuturdu..Ordan alışkanlık kaldı ..Ne me lazım,gelir diker filan !!!Neyse Efe'yi kaldırırsın..Allahtan Efe benim gibi değil ''kalk'' deyince fırlıyor yataktan..Artık o nasıl bir kalk komutuysa...Yedirirsin,giydirirsin,doğru arabaya ve en nihayet okula bırakırsın...Ohhh, oğlan derse yetişti.Döner eve gelirsin..O uykulu halde başlarsın 5 katı çıkmaya...Bitmez o merdivenler..Dördüncü katta  artık tıslar gibi ''İmdat'' demeye çalışırsın,tık nefes eve varırsın..Gözümde kuş tüyü yastıklarım,yorganım,sıcacık yatağım...Ama anahtarı kapının kilidinde çevirdiğim an da birşeyler oluyor bana..Cin kesiliyorum...Herşey ters  bende..Ayol eve gelmişsin,iş miş yok..Yatıp zıbarsana beeee...Ne mümkün !!
                       Yaparsın kendine şöyle güzel bir kahve..Yakarsın bir sigara..Bir kahve yetmez bir tane daha....
                       Kafein ve nikotin tutkusu  bu...Bismillah güne başlarsın..Artık o gün sana ne getiriyorsa onu yaşarsınnnnnn.....
Aslında günün devamında da neler olacağını biliyorum..Artık otomatiğe bağlandı hayat....Monotonluk bu olsa gerek..Vay canına yandığımın ...


fulya

28 Kasım 2009 Cumartesi

DOKUZ SARAN !!!!!!!





                                Bayramın ilk gecesiiii.....Bizdeydik..Keyifle...
              Basri,Ersin,Tanya,Sinanoş,Filiz'im,Aloş,Zeyno ve tabiki Aliş....
Resimlerde sıkışıp kalamayacak kadar güzel bir geceydi.Uzun zaman sonra böyle bir arada olmayı özlemişiz.                                                          Bol alkolden sonra şimdi pek isim vermek doğru olmaz,ailemizin erkekleri ,son heceleri uızzz,vıyuz gibi biten, türkçeyi andıran bir dille konuşmaya başlamış olsalar da ,biz Saran kadınları artık bu dili çözdüğümüz için,anladık ne dediklerini,anlattık dediklerimizi...
            En en büyük Saran(ağır abi) bütün gece herkese bir ötekinin ismi ile hitap etti,hatta bir ara öyle azıttı ki ,Aloş'a önce Ayşe,sonra Leyla (ki biz bu ad da kimseyi valla tanımıyoruz)sonrada ''sen de kimsin ya '' dediiiii..Şimdi bu ne demek: Çok çok şarap...Çok çok votka..Çok çok whisky...Demek...Hepsi arka arkaya demekkkk..Ne o gözleriniz yerinden mi fırladı..Hayret birşey valla..Yahu biz Saran'ız...Biz de güzel yenir,güzel içilir..Güzel müzik dinlenir..Herkes  o  söylenmesi yasaklanmış şeyden olur..Ama keyifle.Kahkahalarla..Gırgırlaaa...
          Ahhhh ahhhh !!! Basri'ciğimin bu kadar keyiflenmesini özlemişim..Ersin'ciğimle böyle geçirdiğimiz hoş geceleri özlemişim..Ben ailemin hep bir arada olmasını özlemişim !!!!!


fulya

25 Kasım 2009 Çarşamba

İŞ Mİ BU YAAAAA.....


                   

                       Allah affetsin..Kurban bayramından nefret ediyorum...Kurban işinden nefret ediyorum.Et yemekten nefret eder oldum...
İki gün var..Karaları bağladım..
                  Sokağa çıkmayı çok seven ben(aman evde oturursam olmaz)
kurban bayramı boyunca dışarı çıkmaktan nefret ediyorum...
                  Bunlar yine iyi günler..Eskiden her bahçede üç beş hayvan katledilirdi..Hala burnumun ucunda kan kokusu...
Ellerinde kocaman bıçaklı adamlar ,sanki ''Kan kokirem..Belami arirem'' gibi dolaşırdı...
Her kurban bayramında evde kurban kesilir ,onun eti de kavurma olur yenirdi...Böööö...Sanki hiç et yenmez gibi,öğlen yemeğine bütün akrabalar anneannemin kavurmasını yemeğe gelirlerdi...Bööööö...Kokusu hala burnumda...Allah'tan artık 98 yaşında da kavuracak mavuracak hali yok...
Canını sevdiğim Basri'nin de o taraklarda hiç bezi yok allaha şükür....
Off yaa, ya bayılsaydı bu katletme işine...Herhalde çoktan terlikleri bırakıp kaçmıştım...
Hani şu kaçıp,yakalanana kadar onu bunu boynuzlayan boğaları candan kutluyorum..Sonunda yine olan oluyor ama hiç değilse kolay olmuyor..
                Bence bu hayvanların ağzı dili olsa,bize neler söylerlerdi bir düşünsenize...Ya mahkeme hakları olsaydı..Avrupa Hayvan Hakları Mahkemesine kadar giderlerdi de,bu işe sevdalılar günlerini görürdü...
               Şaka bir yana...Özürlerimle...Ama ben bu yapılan işten de ,Kurban Bayramından da nefret ediyorum...Her bela defedilsin veya isteklerimiz olsun diye adanan adaklardan da...Kırk göbek adayın yaaaa....

             Neyse , herkesin bayramını kutlarım..Kurban bayramını değil,sadece bayramınızı....

fulya
             

23 Kasım 2009 Pazartesi

24 KASIM....


                        
             Bugün bizim evlilik yıldönümümüz...
           Kaç sene olduğu mühim değil,mühim olan sonsuza kadar sürebilmesi..Koca çınarların kökleri gibi sağlam,diri...
           Bana ve gelgitlerime seneler boyunca gösterdiğin sabır ve hoşgörü için binlere teşekkürler Basri'ciğim....
           Hep böyle kal ,ruhunun güzellikleri ile beraber...
 
fulya
         

KADIN GÖZÜYLE....






                Kızlarrr ......
  Görünen köy kılavuz istemezzzz..
  Yazı yazmanında alemi yok !!!!!!

fulya

22 Kasım 2009 Pazar

KAŞINIYORSA...





                           Bugün sevgili Dido'yu aradım..Telefonda bir ses ,sormayın gitsin..Kapı gıcırtısı gibi..Tabiiki hemen çözdüm olayı..Dido'şun sesi böyle çıktımı bilin ki vukuat var..Hele hele ağırdan ağırdan kapı gıcırtısı gibiyse
iş çok vahimmm...
                      Neyse öğrendik sonunda canım..Dikenli canını sıkmış..
Böyle işlerde yapılacak çok önemli metotlar var canım...Mesela hiç yokmuş farzedersiniz.,Bugün Dido'şun yaptığı gibi..Ama o dikenlilerin ekmeğine yağ bal sürer..Açarlar TV'yi otururlar karşısına..Amanda aman..Etrafta çıt yok..
                    Halbuki onlara çin işkencesi yapacaksınız..Mutfaktan en büyük bıçağı seçip,karşıdaki koltuğa geçip başlayacaksınız bileylemeye..Ay Ay ne keyif.. Veya ütüyü kızdırıp ,altına arada sırada tükürerek cız ettireceksiniz..Amanda aman..Hatta , duyulur bir sesle sakin sakin fare zehirinin prospektüsünü okuyacaksınız..OhhhOhhh...Ya da kapıcıya bir bidon benzin veya kezzap siparişi vereceksiniz Ama unutmadan söyleyeyim bu sipariş yüksek sesle söylenecek..Kesin ve kati olarak..
                   Aman dikkat!! Sakın ha fiiliyata geçmek yok...Sadece ona yapabileceklerinizi hatırlatacaksınız..Bu arada gayet sessiz olup.hafifçe delirmiş gibi gözlerinizi pörtletmek yeter...
                   Anladım mı Dido'şşşş.....
Öyle yok farzetmekle bu iş olmaz..
Haaa,bana gelince,ben bunları uyguluyormuyum..Maalesef ...Ben dikenlime kıyamıyorum...Ama birgün o bunları bana yapabilir..Çünkü bizde
kaşınan taraf ben oluyorum hep..

NOT:Kaşınan sizseniz bu uygulamaları unutun gitsin yaaa....


fulya

21 Kasım 2009 Cumartesi

KÜÇÜK DİL GÖRÜNMELİ...


                               


                                Biz kadınlar bağırırız abi...
         Yaşımız önemli değil..Fırsatını kollarız..Buldukmu da bastırırız yaygarayı..
Bence kabahat bizde değil...Dünyaya gelmek için 9 ay vakit geçirdiğimiz yerde.Orada bunları bir şekilde öğreniyoruz..Havasından mı, suyundan mı
neden olduğunu bilemiyorum..Belki de orada zorla 9 ay alıkonulmanın isyanı ile bu hale geliyoruz..
Bakın şimdi,erkekler aynı değil..Onlar çocukluk döneminden sonra bir acaip coollaşıyorlar.O yaygaraları bitiveriyor(istisnalar kaideleri bozmazzzz).
Biz ise buna tüm ömrümüzde devam ediyoruz...
Kendimden örnek vereyim: Mesela ben çok bağırırım hatta bazı bazı bağırmaktan öte böğürürüm..Kimlere mi böğürürüm..Kapıcıya..Bakkala..Manava..Kasaba..Tezgahtarlara..Trafikte sağdan soldan geçenlere...Kısaca herşeye herkese böğürürüm..Bunu nereden öğrendiğime gelince,''valla ben suçsuzum'' doğduğum anda böğürmeye başladığıma göre bunu içeride öğrendim..Ve öyle iyi bir eğitmene çatmışım ki sormayın gitsin...
                     Ayyy!!!Zaten ne o öyle..Sessiz sedasız kalmak...''Vur kafasına,al ekmeği elinden'' gibi..
Bazılarımız pek bir kibardır..Sesleri duyulmaz bile..Ama içinden fırtınaları estirir..
                   Bağırın,böğürün yaaa..Hakkını verin..Sessizlik iyi değildir.Ses varlığımızın göstergesi...

NOT:Bu arada iyice abartıpta kafanızı kırdırmayın...Ufak dozlar halinde..
Bir böğür,bir yokla...


Fulya

İŞ BİLENİN KILIÇ KUŞANANIN !!!!!!!





                       Bu ilanı görünce çok şaşırdım...
Şaka değil inanın.....
                  Buna ne söylenecek ne de yazılacak yorum var !!!!


fulya

16 Kasım 2009 Pazartesi

BAYILDIM .....


                                     


                           Ahhhhh ...Bu resme bayıldım !!!
         Keşke bende bu kadar yaşlandığımda,yanımda hala böyle çocuk oyunlarını paylaşabilecek bir arkadaşım olsa..
          Masa altı...Çikolatalar..Latteler...Kocaların,çocukları,torunların dedikoduları..Veya hatırlanan ilk aşklar...İlk kaçamaklar...İlk hayal kırıklıkları...
         Bize yüzde yüz bunak muamelesi yaparlar,ama ne önemi var..Mühim olan o yaşta bile yapabileceğimiz gırgırlar...
         Evet.Böyle bir yaşlılık istiyorum..Dostlarımla..Şamatayla..Anılarımla..


Fulya

SABAH SABAH...




                             

                             Sabah  saat 6.45 acı acı başucumdaki çalar saatle uyandım..Gözlerim kapalı Efe'yi uyandırmaya gittim ..Ooo çocuk kalkmış Jetix seyrediyor .Ama ben ayakta uyuyorum...Mutfağa daldım,Efoş'un kahvaltısını hazırlarken Dido'yu aradım..Tabiki o saatte sohbet için değil..Can'ı kaldırsın diye...
Dido'dan ne olduğu belli olmayan  bir cevap geldi..Kadın o saatte başka bir dilden konuşuyor ama ben anlıyorum onu artık....O  trans da ...o saatte uyurgezer...uyurgezmez..Her birşey onda....Poposundaki pireleri bir türlü kovamıyor!!!!
Neyse ,Dido telefonu kapatmış ve Can'a ''in aşağı'' demiş..Allahaşkına saat 7.00....Ne aşağısı...
İkinci telefonda Can'ın aşağıda olduğunu öğrendim...Ben de bir panik..Can aşağıda bekliyor..Sabah ayazı...Efe sallanıyor...Neft yağını bilirmisiniz...Bilirsiniz bilirsiniz...
Dido'yu tekrar aradığımda trans vaziyetinden çıkmıştı..Bana ''ya uykumda öyle anladım''filan gibi şeyler söylüyordu..Bir baktım arkadan vıdı vıdı vıdı...Dikenli laf yetiştiriyor...Neymiş efendim...Dido sabahları birşeyden anlayamıyormuş filan fıstık.....
                             Yaaaa kardeşim dikenli!!!Anlasana kız Boğa burcu..Sen onu bir sabah karga şeyini yemeden Bora Bora adalarında uyandır da gör bakayım..Anlayıp anlamadığını...Sonra konuşalım...Vıdı vıdı vıdı....
                             Bu arada ben de boğayım... 
Kötüyüm ben kötüyüm...  


fulya                                                                               

ABARTMAYIN HAA !!!




                           Bu deynek bildiklerinizden değil..Bunu kimsenin kafasında veya sırtında kıramazsınız..Çünkü bu sihirli bir deynek !!!!
                      Şimdi düşünün hakikaten böyle bir şeye sahip olsaydınız neler
yapardınız diye...
                      Ben olsam;
Oturduğum yerden herşeyi yapardım..Salla deyneği ıspanaklar 100 su yıkansın...Ellerin suda büzüşmeden..Salla dünya kadar soğan istediğin gibi doğransın..Gözün şişmeden,makyajın bozulmadan..Evdekilere kafan mı bozuldu salla şu meredi bir müddet yok olsunlar..(Ha burda kısa sallamak ve dikkatli olmak gerekir )
                  Yaaa.Ben herhalde domez ruhluyum....Böyle bir deyneğe sahip olacağım ve de böyle işlerle uğraşacağım...
                  Yok ya!!!!
Sallarım deyneği,fırt gelsin Cavalli'ler...Fırt Newyork..Fırt 5.cadde..Fırt En lüks lokantada karşı masada A.Banderas(karşı masada olsun çünkü ben evliyim)
                Amma salladım beee !!!!Sihirli deynek bile şaşırdı..
Şaşırtmayın,abartmayın..Ama hayalsizde kalmayın...



fulya

14 Kasım 2009 Cumartesi

LEYLEKLERİ BU İŞE ALET ETMEYİN..


                  Saran'larda bir çalışkanlık bir çalışkanlık...Herkes iş başında...
 Aileye bir de Ali bebek geliyor...Eee tabiki bunları leylekler getirmiyor...Leylekler emekliye ayrıldı..Artık herkes kendi başının çaresine bakıyor.
                 Eskiden bu leylekleri çok çalıştırırlardı..Koş oraya bir bebek bırak..Koş buraya bir bebek bırak..Olacağı buydu işte...Dur durak yok..En nihayet bu işi bıraktılar..
Artık evdeki çocuklara bile onları leyleklerin getirdiği anlatılmıyor..Halbuki ne kolaydı..
                ''Çocuğum seni leylekler bohçanın içinde getirdi'' denirdi..Şimdi ,lafa nereden başlanacak..''Seni biz dünyaya getirmek için çok uğraştık çocuğum''..Çocuktan hemen bir soru..''Nasıl uğraştınız''..Hadi yaa ..Gelin anlatın bakayım işin gerçeğini...Böyle bir soruyla ,ruhunuz kararır valla...
               Allaha binlerce şükür olsun ki,bunları anlatmak zorunda kalacağım
yaşta bir çocuğum yokkk...Bizim ki şimdi düşünsün ...Kızına dünyaya nasıl geldiğini anlatmayı..Artık bilimsel yolu mu seçer...Yoksa yutmayacağı zırvalıkları  mı..Orasını ben bilemem...Bildiğim tek şey leyleklerin artık emekliye ayrıldıkları....Onları anlatamaz...
Ay çok keyiflendim..''Şeytan azapta gerekir''.....Ha ha haaaa
               



Fulya

MİS KOKULU







                               Canım meleğim,bugün büyüdü de bizde kalmaya geldi.
       Yenilse yenmez,ısırılsa ısırılmaz,yoğrulsa olmaz ,öpmeye de kıyamıyoruz...Sadece o mis kokuyu içimize çekiyoruz....
        Bu minicik meleğimin kokusunu sanki binlerce melek arasından ayırt edebilirim gibi geliyor..Şimdi herşey güzel..Ben güzelim,Basri güzel...Ya yarın ,meleğim eve gidince ne olacak..Sudan çıkmış balık gibi hissedeceğiz..
Onun kokusunu evin heryerinde duyacağız..Gözlerimiz bu miniciği arayacak...
        Oysa,evli evine ,köylü köyüne,evi olmayan sıçan deliğine misali..



fulya

12 Kasım 2009 Perşembe

BİLEMENKO






                             Bayılıyorum her dansı bilene,dans etmeyi sevene..Vals,tango mango,çaça maça daha neler neler..Horon moron,zeybek..Göbek havası kibarcası çiftetelli..Ne olursa olsun canım işte dediğim dans mans...
                      M:Ö çok dans ederdik..O disko senin bu disko benim dolaşırdık..Tabi ki gündüz matinelerine...Cumartesi öğlen Divan Pub..sonra ver elini Hidromel..Club 33 ...Tepinir dururduk..Hele platonik aşklarımıza
sarılmak için slow dans bir fırsattı..  Yakışıklı çocuklar hiç kaçmazdı gözümüzden..Tepinerek dans ederken ''Ay pardon !!çarptım'' ayaklarıyla üstlerine yıkılırdık..Vay be !! Ama çaba harcarmışız..Dansı da bu işe alet etmek cabası...Ne demiş büyüklerden biri ''Dans,yatay arzuların dikey tatbikidir'''...  
                          İçimin bir yerinde,hep oryantal dans bilememenin ezikliği kalmıştır..Hani şu göbek havası başlar,kadınlar atar kendilerini piste ,kıvır allah kıvır..İşte bunu hiç beceremedim..Odun gibiyim maşallah!!!Sonracığıma romen havası çalar yine kadınlar piste...Yaaa acaip kıskanırım ben bunları..Kendimi uzaylı Zekiye gibi hissediyorum..

Bazı kadınlar,her bir naneyi bilir...Bayılıyorum....Flemenkoyu bile ...Onlara yetişemeyen adamlarda sadece bilemenkoyu...Ha ha haaaaa.....


fulya


                               

ZIBAR FULYA ZIBAR




                           

                             Herşeyi deniyorum.....
En rahat yastık.en rahat yatak,yorgan yatarken ılık süt,bazen unisom vs vs..
                       Uyu be Fulya...
Sanki yatakta harp var...Düşmanlar basacakmış gibi teyakkuzdayım .Zaten sabah kargalar o malum şeyi tıkınmadan önce kalkıyorum bir uyuyayım şöyle..Herkes gibi fosur fosur (bu ne demekse..İnşaallah bol bol gaz çıkararak uyumak anlamında değildir) gerisinde pireler uçuşturarak...Ayyy nerde o geceler yahu..
                      Eskiden bir yatardım,24 saat hiç uyanmadan uyurdum. Acısımı çıkıyor acaba,yoksa biri bana beddua mı etti ''Yastığınla buluşama'' gibi..Kuzulara, değil duvar, ip bile atlatıyorum olmuyor..Tam uykuya dalıyorum Basri'den bir ses ''canım arkanı dönermisin'' diye..Belli ki  o an da horluyorum..Tabi ki arkamı dönerken uyanıyorum,uyu uyuyabilirsen..Eskiden bu ''arkanı dön '' işini ben yapardım şimdi Basri acısını çıkarıyor gibime geliyor..
Valla kendime ''eeee ''diye  ninni mi söylesem acaba,böyle yapınca Zeyno uyuyor çünkü..
Zıbarmak istiyorummmm.Öyle sürekli wc ye kalkarak,yatakla harp ederek gecede toplam 2 saat kestirerek değillll...Zıbarmak istiyorummm!!!!!  Üç gün üç gece...Düğün yapar gibi...Uyku düğünü..Hoş olmaz mı? Ama tabiki davulsuz zurnasız düğünler gibi..Cool düğün...



Fulya    
















































































                

10 Kasım 2009 Salı

KADER ORTAKLARIM





                                 Bu kadınların ortak kaderi galiba....
Bugün kimi aradıysam evde bir iş yapıyordu..Telefon kulağında ıspanak yıkayanmı..Hem çorba karıştırıp hem çocuğunun dersini anlatmaya çalışıp hemde telefonuma cevap veren mi,gözü tv de olup ütü yaparken aynı zamanda bana laf yetiştiren mi...
Biz kadınlar her işi bir arada yapacak kadar artık kendimizi geliştirdik...
Telefonla konuşurken bir tek süpürge makinesini durdururuz..O da zannetmeyin ki beceriksizliğimizden,sadece gürültüden duymak zorlaşıyor diye kapatırız...
Kulağımızda telefon,makyaj yaparız,oje süreriz,vs vs....
Hatta sudan etkilenmeyen telefonlar yapılsa duşta bile etrafla iletişimimiz kesilmez....
Şimdi gelinde bütün bunları yapmaya çalışan bir erkeğin eline telefon verin..Amanin....
Onlar bir tek araba kullanırken aynı zamanda telefona cevap verirler..Eh canım o da bebek işi ya!!!!!
Bizim gerimizde görünmeyen tam zamanlı motorlar takılı gibi..Hiç arıza yapmazlar..Bunların japonlar tarafından imal edildiğini sanıyorum.Çin malı olsa,elimizde kalırdı...Haftada bir gün bize dışarıda yemek yeme bakımı yaptırırlar,sonra 6 gün son hızla çalışırız...Eh tabiiki iş gereği bazen grev filan yapmayız değil..Ama genelde sorun çıkarmayız..
                             Bir elde on marifet..Yalan mı ?



fulya
               
     

9 Kasım 2009 Pazartesi

OH!!!! İHTİYARLIK BAŞA BELA......(Zeynom'a)


                            



                            Sen ne dersen de Fulya...İhtiyarladın artık !!!Bu gerçeği kabul et....Çok basit.Resimdeki kadın gibi bırak hayal içinde yaşamayı...Aynadaki
gördüğün sen değilsin..O sadece hayalin!!!
İnsan meleğinin,biricik torununun doğum tarihini yanlış yazarsa,bir de onu düzeltmeyi beceremezse buralarda ne işi var...Blog yazmaya kalkıyorsun..İşte sana ihtiyarladığının en güzel örneği...
                     Unutkanlık...Beceriksizlik...

Affet beni minik meleğim,ne yapayım,bakma böyle kuyruğu dik tuttuğuma
ben kocamışım!!!!!


AHHHH...En nihayet meleğimin doğum tarihini düzeltebildim..Geç gelen saadet...
Zeynoooo...Galiba daha birşeyler becerebiliyorum..Ne dersin hala aynanın hayal yüzüne bakabilirmiyim!!!!




fulya

8 Kasım 2009 Pazar

SANKİ BÜYÜKSEKBAN'LARIN DEĞİLDİ..


                                          

                       Dün gece,küçük kardeşin nişanı vardı....(baba bir,anne ayrı)...Allah mesut etsin,tamamına erdirsin inşaallah. 
                            Aklıma birden sevgili karındaşım,kardeşim Ezel'in nişanı geliverdi....
Aman tanrım,ne geceydi...Annemle babam yolları ayıralı seneler olmuş,ikiside ayrı ayrı evlilikler yapmışlardı..Fakat aralarındaki husumet son bulmamıştı..Babam daha bir çılgındı..Annem ise sessiz bomba...
Eeeee,tabiki bu sevgili Sibel'in ailesinden de hiç gizlenmemişti..Ne var bunda gizlenecek ayol!!!!Düşman bir adam,düşman bir kadın,adamın dili yılan gibi uzun,kadının tırnaklarının yanında çita nınkiler halt etmiş..Aman da aman..Harp var yani,hemde öyle bir harp ki,öyle sessiz sedasız,''kol kırılır yen içinde kalır''
 misali değil ,bangır bangır!!!
Bu işten,Sibel  çok karlı çıkmıştı.Niye mi ? Sidik yarışı vardı da ondan..Babam bir yapsa annem iki,annem iki yapsa babam üç yaptı da ondan...Sibel'ciğe adet üzere nişan bohçaları gitti..Hem de iki tane...Nişan takıları deseniz çifter çifter....
İşin en ilginç yanı nişan yapılan yerde yaşanmıştı...Kız tarafı salonu üçe bölmüştü..Sağda baba tarafı,solda 
 anne tarafı ortada ise barış gücü askerleri gibi Siboş'un ailesi...Haa  ha haaa,ne geceydi ama...
                  Dün geceki nişanda böyle heyecanlar yoktu..Babamın hasmı tabiki yoktu...Öyle eğlenceli sıradan bir nişandı..
Tehlike sinyalleri çalmıyordu..Herkes istim üstünde değildi..Hiç bizim ailenin nişanları gibi değildi..Babam huysuz değildi..Alışık değilim,yaradılışım itibariyle heyecanı sevdiğimden bana bu nişan hiç Büyüksekban'ların nişanı gibi gelmedi..
Halbuki şöyle ortada ,birbirlerine diş bileyenler,nanik yapanlar,dil çıkaranlar,her an kavgaya hazır olmak 
 için poposunun yarısı ile oturanlar olmalıydı.. 
Böyle huzur içinde ,dans edip,şarkılar söylemek te neyin nesi..Bize hiç yakışmadı..

Kulakların çınlasın Ezo'cuğum!!



fulya